BURSA...
Boşalır musluklarından Uludağ'ın bereketli, şifalı suları,
Oluk oluk akar Nilüfer'in, Karapınar'ın, Cilimboz'un,
Başın duman, omuzların yeşil, geri kalan neyin varsa gri...
her sabah duyuyorum sesini,
minarelerden yükselen arşın o en güzel bestesini
yürürüm bazı sabahlar masmavi mudanyanda,
bazı akşamlar bir çay içimlik uğrarım cihan-ı devletin emaneti Osmangazinde ki kapalı çarşına,
yıldırım ı unutmam elbet unutma yeşil'ini emir sultanını
bazen bakacaktan bakarım yeşil gri ovana
üzülürüm üzülürümde elimden gelmez birşey, kızmak isterim kalbine hançer vurana,
bazı geceler Cumhuriyet caddesinde yürüdüm
tramvayın nostaljik ayak sesleriyle
kozahanda oturdum biraz, avlusundan gökyüzüne baktım
gördüm ki sana bırakılan tek şey özgürlüğün mavi gökyüzünde,
sana ait ne varsa, seni anlatan bütün hikayeni gizelmişler betonların arasına
hani senin türkülerin vardı, kıyıdan kıyıdan kıyıdan gel, ortası çamur kıyıdan gel, inan çamurunu özler oldum,
toprak kokulu çamurunun yerine zift kokulu yollara mahkumum artık,
biliyorum biliyorum zordasın, biliyorum isyanlardasın,
kurtarın beni yada en azından durun artık diyorsun, diyorsunda, çok üzgünüm Bursa sen nekadar yeşil isen parada okadar yeşil çok üzgünüm özür dilerim... sessiz kaldığım için. Ben kim miyim benim adım Bursa...