Keşke okullarımızda bir demokrasi dersi okutulsaydı.
Örneğin, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözünden ne anlıyoruz?
Mustafa Kemal Atatürk bu sözü, savaş sırasında bile açık tutulan TBMM’nin duvarına neden astırdı?
“Padişahlığa, Saraya, Halifeye” ait olan egemenliğin o makamdan zorla alınarak halkın seçtiği vekillere devredilmesinin mantığı nasıl oluştu?
Demokrasinin kurum ve kuralları ne demektir?
Yasama, yürütme, yargı, özgür basın gibi güçler ayrılığının gerçek anlamı nedir?
Bütün bunlara yanıt aranacak bir ders konulsa kötü mü olur?
****
Rahmetli Hocam Ahmet Taner Kışlalı, demokrasinin yedi koşulu olduğunu söylerdi.
Onu izleyerek, açıklamaya çalışayım.
(Açıklamaların tamamı bana aittir.)
****
Birincisi, laiklik… Bir ülkede dini kurallar egemense o memlekette demokrasi olmaz. Sadece İslam için geçerli değil bu durum, Yahudi, Hristiyan, bütün dinler için de gereklidir bu ilke. Doğal olarak Allah’ın, Tanrı’nın buyrukları kesin emir olarak kabul edilir, tartışılamaz, istişare edilerek değiştirilemez. Onun için farklılıkların bir arada yaşamasının yolu, her inanç grubunun kendi inandığı gibi ötekine zarar vermeden yaşamasıdır. Onun da güvencesi laikliktir. Demokrasi ancak bu ilke üzerinde yükselebilir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çok haklı olarak Mısır’a, Orta Doğu’daki Müslüman ülkelere laiklik önerisinde bulunduğunda bunu kastediyordu.
****
İkincisi, eşit ve özgür oy hakkı… Bir ülkenin yurttaşları özgürce oyunu kullanabiliyorsa, orada demokrasiden söz edebiliriz. Türkiye’de propaganda konusunda eşitlik yoksa da özgürce oy kullanılabiliyor. Bu konuda bir sorun gözükmüyor.
****
Üçüncüsü, siyasal partilerin varlığı… Serbest seçimlerin yanı sıra herkesin istediği partiyi kurma hakkının olması demokrasinin olmazsa olmazıdır. Partilerin maddi yardım alması, yüzde 10 barajı gibi konularda ciddi sorunlarımız var ama bu alanda da Türkiye’de sıkıntı yok.
****
Dördüncüsü, sivil toplum örgütlerinin varlığı… Dernekler, sendikalar gibi örgütlenmeler ancak demokratik bir rejim içinde kurulabilir, etkinliklerini ancak böylesi bir sistemde yürütebilir. Otoriter, despotik ülkelerde bu örgütlerin faaliyetleri yasaktır. Sadece yandaşlara yaşam hakkı tanınır. Türkiye’de bu konuda sınırlamalar olsa da sivil toplum örgütleri serbestçe etkinliklerini sürdürebiliyor.
****
Beşincisi, güçlü bir ekonomik düzenin olması, demokrasinin koşullarından biridir. Dışa bağımlı ülke, borç aldığı ülkelerden emir de alır. Emirle demokrasi olmaz. Tüketim ekonomisi uzun vadede ülkeyi tüketir. Türkiye’nin güçlü bir ekonomisi olup olmadığına siz karar verin!
****
Altıncısı, bağımsız yargı… Anayasaya ne yazılırsa yazılsın, değil mi ki önünde düğme olmayan, bunun için önlerini iliklememesi gereken hakimler ve savcılar cübbeleriyle gücün karşısında ayağa kalkıyorlarsa, o ülkede demokrasi olmaz! Ne yazık ki ülkemizde yargı ne bağımsızdır ne de tarafsız… Geçmişte askerlerin brifingine katılan yargı mensupları, bugün de muktedirlerin toplantılarına gidip, onların söylediklerini dinliyorlar.
****
Yedincisi, özgür basın… Türk basını en kara dönemini yaşıyor. Özgürlüğün kıyısından geçmeyen bir basınla karşı karşıyayız. Dünyanın bütün gazeteci örgütlerinin sıralamasında Türkiye en sonlarda…
İktidarın danışmanlığını yapan, kurulduğundan bu yana AK Parti ile balayı yaşayan Etyen Mahçupyan’ı bile mahcup edecek bir noktada yandaş basın:
“İktidarın insan karakterini nasıl bozduğuna dair birçok söz var. Ama yaşadıklarımız çok daha öğretici… Siyasetin seviyesi düştükçe iktidarın bozuk insan karakterini nasıl cezbettiğini de izliyoruz.”
****
Şimdi bu kriterlere göre ülkede metrekareye ne kadar demokrasi düştüğüne siz karar verin!..
****
Bu yazının dip notu: Tabii bunlar olağan koşullar altındaki ölçütler. Olağanüstü hal veya sıkıyönetim gibi özgürlüklerin üzerine şal örtüldüğü dönemlerde bu ilkelerin hiçbiri geçerli değil… Bir tek yanlış yedi doğruyu ortadan kaldırıyor.