Akdeniz’e bir kısrak gibi uzanan güzel ülkemin denize açılan kapısı…
Çiçek kokularını burnunuzla değil yüreğinizle duyumsadığınız topraklar…
Anadolu savunmasının son mevzisi…
Batmayan, batırılamayan uçak gemisi…
Tarih boyunca çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmış deniz ülkesi…
****
Yavru Vatan Kıbrıs’tan söz ediyorum.
1571 yılında Osmanlı topraklarına katılan, yaklaşık üç yüz yıl geçtikten sonra da 1878’de İngilizlere satılan son Türk devletinden…
Yüzyıldan fazla zaman boyunca adada mahsur kalan Türkler, önce İngilizlerin, ardından Bizans’tan arta kalan Rumların baskılarıyla yaşamak zorunda kaldı.
Ancak ne yaptılarsa sindiremediler adanın esas sahiplerini…
Kıbrıs Türkleri hem kendi kimliklerini korudu hem de Türkiye ile gönül bağlarını koparmadı.
Lozan Antlaşması’yla unutulmuş olsalar da anavatanlarını unutmadılar.
****
1948 yılı, Ada’daki Türkler açısından tarihi bir dönem noktası oldu.
Dr. Fazıl Küçük önderliğinde ayağa kalkan Türkler, kendi kimlikleriyle yaşamak için birleştiler.
Sonra bu işin önderliğini Rauf Denktaş üstlendi.
O tarihten beri Denktaş, Ada’daki Türklerin kaderinin çizilmesinde önemli rol oynadı.
Mustafa Kemal Atatürk’ün bu topraklardaki izleyicisi ve temsilcisi oldu.
****
1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra da Türk toplumu liderliğinden, yeni devletin kurucu başkanı oldu.
Ve 1983e ilan edilen bağımsız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilk başkanı onuruna erişti.
****
İşte bu özel günün 34. yılında biz Türkiyeli gazeteciler Kıbrıslı Türkleri yalnız bırakmamak adına Ada’ya geldik.
Türkiye’nin dört bir yanından gelen Türkiye Gazeteciler Federasyonu’na bağlı gazeteci örgütleri, bu en yeni Türk devletinin kuruluşunu kutladık, halkını selamladık.
****
Nasıl ki Türkiye’de 30 Ağustos 1922 Türk’ün son büyük zaferi anlamına geliyorsa; mavi gömlekli Ecevit’in “Barış için adadayız” sözleriyle başlayan 20 Temmuz 1974 Harekâtı da Kıbrıs Türk’ü için aynı anlama geliyor.
29 Ekim 1923 bizim için ne anlam ifade ediyorsa, 15 Kasım 1983 de Kıbrıs’ta aynı anlama geliyor; yürekler bağımsızlık ve özgürlük için çarpıyor.
****
Dün Lefkoşa’daki tören alanını her Türk’ün görmesini arzu ederdim.
İki bayrak tek milletin coşkusu birbirine karışmıştı.
Türk’ün bağımsızlık savaşı simgesi İstiklal Marşı ile başlayan şölen, sınırlarımız dışında olduğumuz halde Türkçe konuşan Cumhurbaşkanı, ordusuyla gururlanan bir halk, biz Türkiye’den gelmiş Türkler açısından çok değişik bir deneyimdi.
Gaziler, askerler, yurttaşlar, genç, kadın, çoluk çocuk binlerce Kıbrıslı Türk, Türkiyeli Türk hep aynı coşkuyla kenetlenmişti.
Saatlerce süren geçit törenine herkes özenle hazırlanmış, Kıbrıs’ın her karış toprağı bayram sevincine boğulmuştu.
****
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, törenlerde oldukça akılcı ve anlamlı bir konuşma yaptı.
Ülkeleri bölüp parçalamak adına her türlü entrikayı çeviren emperyalist güçlerin Kıbrıs’ı birleştirmek için bunca çaba göstermesinin arka planındaki hileyi fark eden Cumhurbaşkanı Akıncı, bu tuzağa düşmeyeceğinin sinyalini verdi.
Rum tarafının savunduğu “Sıfır asker, sıfır garanti” tezinin, Türkiye ile Kıbrıs’ın bağlarını koparma girişimi olduğunun altını çizdi.
Bu oyuna gelmeyeceklerini söyledi.
****
Bir de adeta nefeslerin tutulduğu, Solo Türk gösterisinden söz etmek lazım.
Gökyüzünde adeta şov yapan pilotlar klasik deyimle, dosta güven, düşmana korku saldı.
Gökyüzündeki bu demir kuşu izleyen binlerce Türk hem gurur duydu hem gözyaşı döktü.
****
Kıbrıs, yavru vatanımız.
Türk’ün, kan akıtarak kazandığı son toprak parçası…
Teşekkürler Bülent Ecevit…
Nur içinde yatsın Rauf Denktaş ve bu uğurda can veren tüm şehitler…
Cumhuriyet Bayramın kutlu olsun yavru vatan!