Küresel iklim değişikliğinin etkilerini giderek daha yakından hissettiğimiz bu dönemde, Bursa'nın içme ve kullanma kaynakları ile Uluabat Gölü'nün karşı karşıya olduğu riskleri bilimsel veriler ve teknik gerçekler doğrultusunda ortaya koymak Bursa şubesi olarak asli görevimizdir. Zira bizler yalnızca mesleki değil, aynı zamanda toplumsal bir meslek örgütü olarak yaşamın sürdürülebilirliğini tehdit eden her türlü gelişmeye karşı kamuoyu bilgilendirme görevini üstlenmekteyiz. Göreve geldiğimiz günden beri her platformda ve her fırsatta dile getirdiğimiz yüz binlik çevre düzeni planı, yani kent anayasasının neden önemli olduğunu bir kez daha anlatmak için Bursa'nın kaderini etkileyecek olan bu önemli meseleyi kamuoyuna aktararak konunun vahametini bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Sürekli kent arazisi diyerek hazırlanmasını korumanın gerekliliği konusundaki ısrarımız havada kalıyor olabilir. İşte bugün gerçekleştireceğimiz bu toplantı tam olarak bunu tarif edecek çarpıcı bir örnek olacaktır. 1998 yılında yapılmış kent anayasamızın korunamamış, geliştirilememiş ve tüm kırmızı çizgilerin de aşılmış olması önümüzde duran en önemli problemdir.
Çınarcık Barajı, 1987 yılında DSİ tarafından Bursa'nın gelecek projeksiyonu, nüfus ve büyüme açısından planlanırken içme kullanma suyu, tarımsal sulama ve Uluabat Gölü'nün ekolojik yaşamının sürdürülebilirliği amacıyla projelendirilerek gündeme alınmıştır. Bu aşamada Bursa çevresindeki yakın ve potansiyeli küçük olan su kaynaklarından Bursa'nın uzun süreli artışlarını karşılamak mümkün olamadığından, Çınarcık Barajı'nda uzun vadede başvurmak zorunluluğu çıkmıştır. Bu nedenle Çınarcık Barajı, içme suyu, tarımsal sulama ve enerji amaçlı olarak yeniden çalışılmıştır. Çınarcık Barajı'nın yıllık ortalama kapasitesi 743,4 milyon metreküptür. Bu suyun %77'si Uluabat Gölü'ne çevrilerek enerji üretilmesi ve tarımsal sulama için planlanmıştır. Şu bilgiyi de aktarmak isteriz ki, 1998 yılında yazılmış olan anayasamızda 2030 yılı nüfusu 2,3 milyon öngörülmüşken, bugün yani 2025 yılında 3,2 milyonu aşmıştır. 2030 yılında %50 sapma olacağı öngörülmektedir. Bu da enjeksiyonlarda sapma olabileceğini açıkça ortaya koymaktadır. Şimdi, 2050 yılında öngörülen nüfustaki muhtemel sapma ile geçmişteki uygulamalar ve anayasamızın korunamamış olması gerçeğini önümüzde koyduğumuzda, 2050 yılı yazacağımız anayasa açısından bizleri endişeye sevk etmektedir.
Bu sebeple Çınarcık Barajı'nın Bursa'mıza yetersiz kalacağı ortadayken korunmasının önemini siz basın mensupları aracılığıyla tarihe not düşmek istiyoruz. Değerli basın mensupları, Çınarcık Barajı'nın %23'ü içme suyu için planlanmışken, %23'ü tarımsal sulama, kalan %54'ü de enerjiye ayrılarak kuyruk suyundan Uluabat Gölü'ne beslemek adına planlanmıştır. Sonraki süreçlerde DSİ'nin tamamlama süreçleri gecikince, bu süreç ile protokol yapılarak harcamaları BUSKİ'nin karşılaması şartıyla 145 milyon metreküp suyun kullanım hakkı tamamen BUSKİ'ye, yani büyükşehir belediyemize devredilmiştir. Kalan kısım yine DSİ ile enerji firması arasında yapılarak enerji için tahsis edilmiştir. Yani baraj suyunun 145 milyon metreküpünün kullanım ve tahsilat hakları tamamen büyükşehir belediyemize ait olup, enerji üretimi sonrası Uluova köyünü besleyen kuyruk suyu ise DSİ'ye aittir.
Çınarcık Barajı'nın sadece içme suyu ve enerji temini için değil, Uluabat Gölümüzün çamur tehdidi altındaki ve sulama ihtiyacının yetersiz kalmasını engellemek adına da planlandığı apaçık ortadadır. Yani Çınarcık Barajı'nın kuyruk suyunun enerji sonrası Uluabat'a taze su olarak aktarılıyor olması, günün ekolojik yaşamı için son derece önemlidir. Ayrıca Uluabat Gölü'nün İznik Gölü ile aynı kaderi paylaşmaması, oradaki canlı yaşamı ve ekolojik dengenin korunabilmesi ve elbette tarım sulama ihtiyacının dengede tutulabilmesi adına planlandığı açıktır. Bundan yıllar önce, 1998 kentler arasındaki nüfus projeksiyonlarına göre Çınarcık Barajı'nın Bursa için ayrılan 145 milyon metreküp içme suyunun tahsilatını değerlendirerek 2030 yılında Bursa'nın 2.3 milyon nüfusa ulaşacağı tahminiyle ve yine iyi niyetle sanayicilerin yeraltı su kullanımını azaltma adına bu miktarın 70 milyon metreküpünü sanayicilere verilmesi için planlama yapmış olabilir. DSİ, sonraki süreçlerde büyükşehir belediyemiz ile yaptığı anlaşmalar neticesinde barajdaki içme suyu kullanım haklarını devretmiştir.
Sonuç olarak, 145 milyon metreküp suyun kullanım hakkı bugün tamamen büyükşehir belediyemizin tasarrufundayken, ancak yukarıda bahsetmiş olduğumuz gerekçelerle, içinde bulunduğumuz 2025 yılında nüfusun 3.2 milyon üzerine çıkması ve iklim krizinin ve kuraklığın eklendiğini düşünerek bu planlamanın artık geçerliliğini yitirdiği apaçık ortadadır. Bugün sizlerle paylaşmak istediğim tehlike tam da budur. Sanayicilerimizin gerçekliğini yitiren bu desteği planlamalarına dayanarak, Bursa'nın can suyu olan Çınarcık Barajı'nın içme suyunun Bursa'ya yetmeyeceğini hesaba katmadan, büyükşehir belediyemize 70 milyon metreküpün kendilerinin tahsisi için baskı kuruyor olması kabul edilebilir değildir. Geçtiğimiz günlerde büyükşehir belediye başkanımızın Çınarcık Barajı'ndaki 70 milyon metreküp suyun sanayi aktarımına yönelik açıklamasını aceleci ve kent anayasası çalışmalarına aykırı düştüğünün altını çizmek isterim. Ayrıca Uluabat Gölü'müzün yaşamı için kıymetli olan kuyruk suyundan, batıdaki sanayi bölgelerimizin DSİ ile yapılmış olduğu protokolde 34 milyon metreküp civarında suyun tahsis edildiği bilinmektedir.
Bu sebeple bugünlerde yazmakta olduğumuz 5212 harfli yasamızın fizibiliteleri henüz hedef nüfus ve analizler belirlenmemişken geçerliliğini yitirmiş bu planlamalar üzerinden Çınarcık Barajı'nın suları için hiçbir vaatte bulunmamak en doğru yaklaşım olacaktır. Altını çizmek isteriz ki, Çınarcık Barajı ile aslen Bursa'nın yıllık 145 milyon metreküp su ihtiyacının karşılanması planlanmışken ve Çınarcık Barajı yapılırken Bursa'nın batısında yapılan sanayi alanları, tarım alanlarını ve Ramsar etkileşim alanını etkileyen ve daha da önemlisi Kel Terası içerisinde bulunmayan Teknosap Tekstil OSB gibi sanayi bölgelerinin onlarca milyon metreküp su ihtiyacının karşılanması asla amaçlanmamış ve böyle bir planlama yapılmamıştır. Şimdilerde organize sanayi bölgelerinin, şehrimizin can suyu olan Çınarcık Barajı'nın içme suyu ayrılan miktarının yaklaşık yarısını ve yine Uluabat Gölümüzün yaşayabilmesi için gerek olan kuyruk suyundan ileri teknoloji bölgesi olduğunu iddia eden ve TOSAT tarafından hangi fizibilitelere dayanarak 18.5 milyon ve TOSAB'ın 14 milyon metreküp suyu haksızca desteğiyle talep ettiğini anlamakta güçlük çekmekteyiz. Ayrıca bununla yetinmeyip kuyruk suyunun pompasıyla elde edeceklerinden maliyeti düşürmek adına da BUSKİ'nin kontrolünde olan varacak cazibeli sudan yine bu miktarlarda su talebiyle büyükşehir belediyesine yapılmış olduğunun da altını çizmek isteriz. Elbette büyükşehir belediye başkanımızı ve DSİ'nin bu detayları dikkate alarak, sorumluluklarında olan geçmiş dönem protokol ve planlamaları askıya alıp kurulan baskılara girilmesini kendilerinden bekliyoruz. İlk planlamalarda bulunmayan fakat sonraki görüşmelerde yapılmış olan kuyruk suyundan sanayi su tahsisi protokolünü tekrar gözden geçirerek iptal edeceklerine, can suyumuz olan Çınarcık Barajı su tahsisatının sadece içme suyu ve kuyruk suyunun da Uluabat köyüne hizmeti noktasında irade göstereceklerine şüphemiz yoktur. Kuşkusuz sanayi ve sanayicilerimiz de bizler için önemlidir. Ancak bir gün sanayicimize de içme suyu lazım olacaktır. Bu çerçevede Bursa, hepimizin bakışıyla, sanayicisiyle, yerel yönetimlerimizle, meslek odalarımız ve akademik çevrelerle ve elbette vatandaşlarımızla, topyekun yaşanabilir Bursa hedefiyle artık Bursa'dan almanın değil, vermenin zamanının geldiğini hep beraber yüksek sesle vurgulamalıyız.” dedi.