Bir felaket bu bölgelerde yalnızca İstanbul'u, Adapazarı'nı veya Kocaeli'ni değil, tüm Marmara'yı etkileyecek.
Prof. Dr. Barış, depremlerin tekrarlanma eğiliminde olduğunu vurgulayarak, "Ama unutmayın ki gerçekten büyük bir mesele var, o da iş sürekliliğinin ciddi şekilde etkilenmesi. Marmara Bölgesi ve Bursa gibi yerlerde ticaret, kültür, sanat, tarih, nüfus gibi pek çok önemli faktör bulunuyor. Bir felaket bu bölgelerde yalnızca İstanbul'u, Adapazarı'nı veya Kocaeli'ni değil, tüm Marmara'yı etkileyecek. Doğa olayları dediğimiz depremlerin bir özelliği var, o da tekrarlanabilir olmalarıdır. Marmara'ya baktığınızda, İznik-Mekece fay hattı boyunca birçok fay hattı bulunmakta ve her fay hattı belirli bir periyotta, yani 400 yıldan 10 bin yıla kadar sürekli aralıklarla depremlere neden olabilir. Geçmişte yaşananlar bize bunu gösteriyor, Marmara'da 320'den fazla deprem meydana geldi ve insanlara zarar verdi. Gelecekte de benzer felaketleri yaşamamız kaçınılmaz gibi görünüyor. Çünkü Türkiye, coğrafi olarak Alp-Himalaya deprem kuşağı üzerinde bulunuyor; ve bu depremler bu kuşağın doğal bir parçasıdır" dedi.
Bursa'nın içinde henüz kırılmamış birçok fay hattı bulunmakta
Prof. Dr. Barış, Bursa ve çevresinde kırılmamış birçok fay hattının bulunduğuna dikkat çekerek, "Bursa'nın içinde henüz kırılmamış birçok fay hattı bulunmakta. İşte bu fay hatları potansiyel bir tehlike arz ediyor. İznik-Mekece fay hattı kırılırsa 7,2 büyüklüğünde bir deprem olabilir. Gemlik fayı ise 6,9 büyüklüğünde bir depreme neden olabilir. Eğer bu iki fay hattı birden kırılırsa, büyüklüğü 7,7 olan bir deprem meydana gelebilir. 2021 yılının sonlarında Ankara Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi'nin ortak projesi kapsamında yapılan bir araştırmada, yeni bir fay hattı keşfedildi. Bu, adeta yeni doğmuş bir bebek gibi. Medyada da geniş yankı buldu. Bursa'nın bu yeni fay hattına Kayapa fayı adı veriliyor" şeklinde konuştu.
Mahvolacaksınız, yıkılacaksınız, öleceksiniz
Prof. Dr. Barış, Kayapa fayıyla ilgili çeşitli spekülasyonların ortaya çıktığını belirterek şunları dile getirdi: "Bu fay, Bursa'nın Ovası'nı doğu-batı yönünde kesip, Yenişehir'e kadar uzanan 2 farklı parçadan oluşan bir fay hattıdır. Medyada bu fayın olası depremler hakkında birçok haber çıktı. Ancak fayların bulunması, hemen deprem üretecekleri anlamına gelmez. İkinci olarak, bu fay gömülü bir faydır. Bursa Ovası'nın altında, yüzeyde belirgin bir izi olmayan bir fay hattıdır. Bu nedenle, bu fayın geçmişte kaç deprem ürettiği, bu depremlerin ne sıklıkla meydana geldiği gibi paleosismoloji adını verdiğimiz geçmişteki depremlerin incelenmesi mümkün değildir çünkü alüvyon tabakası çok kalındır ve hendek çalışması yapmak zor bir iştir. AFAD bir proje önerdi ancak Türkiye'deki hiçbir jeolog bu projeye başvurmadı çünkü çok zor bir iş. Dolayısıyla, bu fay hakkında 'Mahvolacaksınız, yıkılacaksınız, öleceksiniz' gibi korkutucu ifadeler kullanmadan önce yeterli veriye sahip değiliz. Bu fay belki 5 bin yılda bir deprem üretir, belki 7 bin yılda bir, belki de 10 bin yılda bir. Ancak bildiğimiz şu ki, Bursa 1850 ve 1855'te olmak üzere 3 depremde hasar görmüştür. Faylara baktığımızda, Bursa'nın içinde ve çevresinde tehlike oluşturabilecek 7-8 fay daha bulunmaktadır. Ancak bu faylardan sadece 3'ü kırıldıysa, bunların hemen deprem üretmesi beklenmez."
Eğer deprem hazırlıklarını kendiniz için değilse bile, en azından çocuklarınız ve torunlarınız için yapın.
Depreme hazırlık konusunun önemini vurgulayan Prof. Dr. Barış, şu ifadeleri kullandı: "Eğer deprem hazırlıklarını kendiniz için değilse bile, en azından çocuklarınız ve torunlarınız için yapın. Bu faylar eninde sonunda deprem üretecek ve kaçınılmaz bir gerçekle yüzleşmemiz gerekecek. Ancak depremden kaçış olmadığı gibi coğrafyadan da kaçış yok. Ancak alabileceğimiz önlemlerle depremin zararlarını azaltmak mümkün. Ülkenin herhangi bir yerinde bir afet meydana geldiğinde, hepimiz zarar görüyoruz. Bu nedenle, harcanan her kuruş aslında ülkenin zararını azaltmaktadır. Bu önlemler sadece sizin zararınızı değil, asıl olarak ülkenin zararını azaltır. Bu nedenle, toplumsal bilinç ve toplumsal önlemler alınması gerekmektedir. Toplumsal bir seferberlik gerekiyorsa, hep birlikte bu önlemleri almalıyız."