Gerçekleştirilen etkinlikte Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir: “Yılın yazarı projemizin danışmanı sayın müdürlerimiz ve usta oyuncu sayın Altan Gördüm burada. Hoş geldiniz diyorum. Biz hep "sanat iyidir" dedik ve her zaman buna inandık. Şimdi de içimizi karartan edebiyatı güzellikleriyle bir araya getirmek için buradayız. Hayata, Nilüfer'e ve sanata değer katmaya devam edeceğiz. Bu amaçla burada birlikteyiz.
Çoğunuz biliyorsunuz; yılın yazarı etkinliğimizde Nilüfer'de her yıl bir yazarı arayarak toplumun farklı kesimlerini o yazarın eserleriyle buluşturuyoruz. Yılın yazarı projemizin ilk yolculuğu 2013 yılında Sabahattin Ali ile başlamıştı. İki yıl aradan sonra 2015 yılında rahmetli Aziz Nesin ile devam etmiştir. Daha sonra sırasıyla Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Sevgi Soysal, Nezihe Melik, Fakir Baykurt, Gülten Akın, Sait Faik ve son olarak 2023 yılında Tomris Uyar'ın eserlerinden aldığımız güçle dayanışma ağımızı sağlamlaştırdık. Bu yıl, yani 2025 yılında, bu yolculuğumuz 1940’lı yılların öncü yazarlarından biriyle devam edecek. 2025 yılını edebiyatımızın büyük yazarlarından biri olan Rıfat Ilgaz ile kutlayacağız. Edebiyat mücadelesini hayatı boyunca sürdüren Rıfat Ilgaz, şiirlerinin yanı sıra romanları, tiyatro oyunları ve sinemaya uyarlanmış eserleriyle her kesimden insanın gönlünü kazanmıştır. Büyük usta, pek çok kişi tarafından başta "Hababam Sınıfı" olmak üzere tanınsa da, 1940’larda yayınladığı "Yarenlik", "Sınıf" ve "Yaşadıkça" isimli şiir kitaplarıyla çağdaş şiirimize de yeni yollar açmıştır.
Rıfat Ilgaz, toplumsal sorunları işleyen şiirleriyle tanınır. Mesleği öğretmenlikten atılsa da, kitapları kovuşturmaya uğrasa da ve yazıları nedeniyle cezaevine girse de yazmaya, üretmeye ve mücadelesini sürdürmeye devam etmiştir. 1950’lerde yazdığı "Hababam Sınıfı" ile artık herkesin tanıdığı bir yazar olmuştur. O, şiiriyle ve yazılarıyla hep umut veren, insanlara güç veren bir isimdir. Evet, karşımızda çok önemli bir yazar var. Anlatmakla bitmez. İşte biz de Nilüfer Belediyesi olarak, salonlarımızda, kütüphanelerimizde, okullarımızda ve fabrikalarımızda her kesimden insanı buluşturacak söyleşiler, atölyeler ve okul etkinlikleri düzenliyoruz. İstiyoruz ki gençlerimiz ve çocuklarımız bu değerli ismi daha yakından tanısın. Rıfat Ilgaz ile ilgili etkinliklerimizin ilkini bugün hemen sonra değerli sanatçımız Altan Gördüm ile gerçekleştiriyoruz. Altan Gördüm, birazdan bu kütüphanemizde öğrencilere Rıfat hocasının eserlerini okuyacaktır. Etkinliklerimiz yıl boyunca devam edecek.” şeklinde konuştu.
Rıfat Ilgaz’ın torunu Anıl Ilgaz: “Ben Rıfat Ilgaz’ın 3 kuşaktan torunuyum. Ben buraya ailemi temsilen geldim. Yılın yazarı olarak bu sene dedemi seçtiğiniz için ve toplumla buluşturduğunuz için teşekkür ederim. Keşke diğer belediyelerimizde bu etkinlikleri yapsa. Ben gençlere konuşmak isterim. Arkadaşlar bu etkinlikler ile sizler sayesinde hatırlatılıyor. Onlar bu unutulmayacak süreçte var olacaktır. Ben dedemin bir sözünü söylemek istiyorum: “Elim birine değsin ısıtayım üşüdüyse. Boşa gitmesin son sıcaklığım.” demek istiyorum. Ben bu etkinliği gerçekleştiren belediyemize çok teşekkür ediyorum.” dedi.
Usta oyuncu Altan Gördüm: “Rıfat Ilgaz’ın karşımızda ki sözü “Yaşamak Bir Yürek İşçiliği Günümüzde” hâlâ geçerli olan bir söz. Bu da bizim ülkemizin aczi. Evet, hâlâ bir yürek işçiliği yaşıyoruz. Ben sizlere Rıfat Ilgaz’ın çok dinlenen bir şiirini okumaya çalışacağım.
“Çocuklarım, yoklama defterinden tanımadım sizi.
Benim haylaz çocuklarım, sınıfın en devamsızını bir sinema dönüşü tanıdım.
Koltuğunda satılmamış gazeteler vardı. Dumanlı bir salonda kendime göre akşamı karşılarken, nane şekeri uzattı.
Götürmek istediği küfesinde, elimdeki ıspanak demetini, en dalgalı sınıfın çoğunuz semtine uğramaz oldu okulun.
Palto, ayakkabı yüz. Kiminiz limon satar balık pazarında, kiminiz Tahtakale'de çaycılık eder?
Biz inceliği kuralım, aç tavuk hesabı, tereyağındaki vitamini, kalori, taze yumurtalı. Karşılıklı neler öğrenmeliyiz sınıfta?
Çevresini ölçtük dünyanın, hesapladık yıldızların uzaklığını. Orta Asya'dan konuştum.
Laf kıtlığı. Birlikte neler düşünmedik?
Burnumuzun dibindekini görmeden, bulutlara mı karışmadık?
Güz rüzgarlarında dökülmüş, hasta yapraklara mı üzülmeliyiz?
Serçelere mi acımadın kış günlerinde?
Kendimizi unutarak.”
Ve bence, günümüzde hâlâ geçerli bir aydın eleştirisi var bu şiirin sizlere bunu da okumak istiyorum:
“Kilim gibi dokumada mutsuzluğu, gidip gelen kara kuşlar havada.
Saflar tutulmuş, top sesleri gerilerden.
Tavanında depremi, kara gülleri duymuyor musun?
Kaldır başını kan uykulardan.
Böyle yürek, böyle atar; namaz atmaz olsun.
Ses ol, ışık ol, yumruk ol.
Kara eller başına indirmeden çatını, sen suları bas.
Toprağı dönüp dönüp alıp götürmeden, büyük denizlere çabuk ol.
Tam çağ ise, başlamanın doğan gününe bol içine tükürdüğün kitapları yeniden.
Her satırında buram buram alın teri, her sayfası günlük güneşlik.
Utanma, suçun tümü senin değil.
Yırt otuzunda aldığın diplomayı, alfabelik çocuk ol.
Yollar kesilmiş, alanlar sarılmış, tel örgüler çevirmiş yöreni.
Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende.
Benden geçti mi demek istiyorsun?
Aç iki kolunu, iki yanına korkuluk ol.” dedi.