KALBİR Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Karaman konuşmasının devamında: “2009 yılından bu tarafa Kalite Birliği, bağış kabul etmiyor ve gelir getirici faaliyet icra etmiyor. Kalite çığlığını milli sesle beraber Türkiye'ye duyurmak istiyoruz. Devletimizin bunu devlet politikası olarak benimsemesini talep ediyoruz. Artık başka çaremiz yok. Bu ülkenin milli sesten başka hiçbir şekilde çıkar yolu yok. Milli ses projesi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluş felsefesi ve kurtuluş vesilesidir. Peki, bu milli ses nedir? Milli ses deyince, mevcut siyasi konjonktürdeki millilik ve yerlilikle bizi karıştırmayın. Biz, tamamıyla Türkiye sevdasıyla, Türk milletinin refahıyla ve Türk sanayisinin lider olması noktasında bir proje oluşturduk. Bu projeyi beş ana çağrı ve alt başlıklarıyla birlikte sekiz ana kararla herkese seslenerek yürütüyoruz. Herkese, sesimizi duyan var mı diye feryat ediyoruz. Hani o depremde vardır ya, sesimizi duyan var mı? Bunun bir deprem olarak algılamanızı ve sesimizi, devletimize, milletimize, tüm insanlara duyurulması noktasında sizden talepte bulunduğumuz için sizi bugün burada sabahın bu saatinde misafir ettik. İnşallah bir gün bu ülkede milli anlayış, yerli anlayış ve milli ses kapsamında uygulanacak ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kuruluş felsefesiyle beraber kurtuluş vesilesini hayata geçirecektir.
Sanayi kuruluşlarımız var mı? Çok şükür, var. Ama arkadaşlar, biz neyi üretiyoruz? Madde üretiyoruz, mamul üretiyoruz; ihracatımız da var, çok şükür. Ancak mevcut durumun analizi gösteriyor ki, zamanla bir kalitesizlikle karşı karşıya kalıyoruz. Bu ülkede sanayi boyutunda kalitesizlik var mı? Maalesef, var. 33 yıldır sanayinin içinde olan ve 2009 yılından beri bu STK ile birlikte sanayiciye hizmet etme ve sanayiyi geliştirme noktasında projeler üreten bir sivil toplum kuruluşu olarak, sanayide kalitenin yeterli olmadığını biliyoruz.
Bizim ülkemizde bir sanayi var. Ancak bu sanayiyi çok net bir şekilde "üretimsiz üretim" olarak tanımlıyoruz. Çünkü bu, oldukça ağır bir cümle. Üretimsiz üretim ne demektir? Arkadaşlar, eğer nitelikli üretim yapmıyorsanız ve katma değeri yüksek ürünler üretmiyorsanız, bizim Milli Ses ve Projesi'ni uygulamaya koymak zorundasınız. Milli Ses ve Projesi'nin neticesinde devlet, bize yaptığımız çağrı; millete, sanayiciye ve uygunluk değerlendirme piyasasına yaptığımız çağrıdır. Bu çağrılarla beraber altyapılarını destekleyerek projemize bu milletin ve bu devletin mutlaka ses vermesini istiyoruz. Ancak, evet, kalite... Ne demiştik? Kalite, bizim ülkemizde ve sanayimizde yeterli, istenen ve özlenen seviyede değil. Ama nedir bu kalite? Kalitenin tanımına baktığımızda, Türk Standartları Enstitüsü'ne (TSE) göre, uluslararası standartizasyon teşkilatına ve Avrupa Birliği ülkelerinin belgelendirme ve uygunluk değerlendirme kuruluşlarına göre kalite var mı? Var. Hepsi doğru. Ancak, biz ülkemizde kaliteye, kaliteli bir ülke olarak yeni bir tanım getirmek istiyoruz. Bu tanımda kalite, ahlak olarak vurgulanmaktadır. Milli Ses ve Projesi'nde çağrı yapıyoruz. Diyoruz ki, Milli Eğitim Bakanlığı'na her ay "Kalite Büyüğü" adlı sivil toplum kuruluşu yazı yazarak, okullarda özellikle de ilköğretim okullarında kalite dersinin zorunlu ders haline gelmesini talep etmelidir. Çocuklarımıza küçük yaşta kaliteyi, temiz kaliteyi anlatmadığımız takdirde, bu ülkenin geleceğinin daha parlak olacağına inanmıyoruz. Kaliteciler olarak, temiz kaliteyi savunan bir sivil toplum kuruluşu olarak Milli Eğitim Bakanlığı'na bir kez daha buradan duyuruyoruz. Ancak, ürünün kaliteli olması için, maddenin kaliteli olması için, mamulün kalitesi için insanın da kaliteli olması lazım. İnsan kalitesinin gündeme gelmesi gerekiyor. İlkokullarda kalite eğitimini zorunlu hale getirmediğimiz sürece, gerçek kalite ve temiz kalite tanımını çocuklarımıza öğretmediğimiz takdirde, ülkemizin geleceğinin parlak olacağına inanmıyoruz.
Bizim ülkemizde bir sanayi var. Ancak bu sanayiyi çok net bir şekilde "üretimsiz üretim" olarak tanımlıyoruz. Çünkü bu, oldukça ağır bir cümle. Üretimsiz üretim ne demektir? Arkadaşlar, eğer nitelikli üretim yapmıyorsanız ve katma değeri yüksek ürünler üretmiyorsanız, bizim Milli Ses ve Projesi'ni uygulamaya koymak zorundasınız. Milli Ses ve Projesi'nin neticesinde devlet, bize yaptığımız çağrı; millete, sanayiciye ve uygunluk değerlendirme piyasasına yaptığımız çağrıdır. Bu çağrılarla beraber altyapılarını destekleyerek projemize bu milletin ve bu devletin mutlaka ses vermesini istiyoruz. Ancak, evet, kalite... Ne demiştik? Kalite, bizim ülkemizde ve sanayimizde yeterli, istenen ve özlenen seviyede değil. Ama nedir bu kalite? Kalitenin tanımına baktığımızda, Türk Standartları Enstitüsü'ne (TSE) göre, uluslararası standartizasyon teşkilatına ve Avrupa Birliği ülkelerinin belgelendirme ve uygunluk değerlendirme kuruluşlarına göre kalite var mı? Var. Hepsi doğru. Ancak, biz ülkemizde kaliteye, kaliteli bir ülke olarak yeni bir tanım getirmek istiyoruz. Bu tanımda kalite, ahlak olarak vurgulanmaktadır. Milli Ses ve Projesi'nde çağrı yapıyoruz. Diyoruz ki, Milli Eğitim Bakanlığı'na her ay "Kalite Büyüğü" adlı sivil toplum kuruluşu yazı yazarak, okullarda özellikle de ilköğretim okullarında kalite dersinin zorunlu ders haline gelmesini talep etmelidir. Çocuklarımıza küçük yaşta kaliteyi, temiz kaliteyi anlatmadığımız takdirde, bu ülkenin geleceğinin daha parlak olacağına inanmıyoruz. Kaliteciler olarak, temiz kaliteyi savunan bir sivil toplum kuruluşu olarak Milli Eğitim Bakanlığı'na bir kez daha buradan duyuruyoruz. Ancak, ürünün kaliteli olması için, maddenin kaliteli olması için, mamulün kalitesi için insanın da kaliteli olması lazım. İnsan kalitesinin gündeme gelmesi gerekiyor. İlkokullarda kalite eğitimini zorunlu hale getirmediğimiz sürece, gerçek kalite ve temiz kalite tanımını çocuklarımıza öğretmediğimiz takdirde, ülkemizin geleceğinin parlak olacağına inanmıyoruz.
Kalite dediğimizde, üzerinde durmamız gereken bir diğer konu da Milli Ses Projesi'nin alt başlığı olan milli belgelendirme sistemidir. Yıllardır sokaklarda, cadde ve sokaklarda yürüyüşler yaparak ve etkinlikler düzenleyerek bu konuyu dile getiriyoruz. Milli Ses Projesi'nin milli belgelendirme sisteminin ana teması, Türk Standartları Enstitüsü'dür. Türk standardı direnişine gereken değeri ve önemi vermezseniz, bu ülkenin her yıl ortalama beş milyar dolarının yurtdışına gitmesini engelleyemezsiniz. Bakın, şimdi birkaç rakam arz edeceğim. İhracatımız 344 milyar dolar, ithalatımız ise 262 milyar dolar. Ancak bunun tam tersi olduğunu görüyoruz. Yani bugün, ülkemizde ithalat parametresi 344 milyar dolarlık ihracat paraleline karşılık 262 milyar dolardır. Bu da demektir ki, ülkemizde yaklaşık 82 milyar dolarlık bir cari açık var. Eğer bunun engellenmesini istiyorsak, her yıl beş milyar dolarlık milli belgelendirme sisteminden kaynaklanan duyarsızlık, bilgisizlik ve kalitesizlikle engellenmelidir. Türk standartları için mutlaka desteklenmeli ve yabancı belgelendirme kuruluşlarının akreditasyon kurallarına uymaması nedeniyle ortaya çıkan bu ahlaksız durumun önüne geçilmelidir. Devletimize, aziz devletimize çağrı yapıyoruz; 82 milyar dolarlık kaybın mutlaka engellenmesi gerekiyor. Bu konudaki temel argümanlarımız da bilgisizliktir. Evet, sanayicimiz bilgisizdir. Bu iddiayı burada dile getiriyoruz.
Kendi markamızda üretmeliyiz. Az önce tekstil sektörüne vermiş olduğum örnek gibi, şu ekranda gördüğünüz demir parçasının bedeli beş dolar. Ancak bunu saat yayın sistemine dönüştürdüğünüzde değeri üç yüz bin dolar oluyor. Bu durumda, sanayicimizin hamallık sanayisini bırakarak gerçek manada nitelikli ve kaliteli ürünler üretme noktasına gelmesi gerekiyor. Burada Bursa’ya vurgu yapmak istiyoruz. Bursa, kalite şehri olarak Türkiye’ye örnek gösterilmelidir. Evet, Bursa kalite şehridir ve örnek bir şehirdir. Bakın, iki yüz ülkeye ihracat yapan bir ülke, başı ihracattaki bedeli sekiz doları hedeflemektedir. Tüm Türkiye’nin bu vizyon çerçevesinde, adliye merkezinin sayısıyla ve kalite bilinciyle birlikte Bursa’nın örnek alınmasını bir kez daha istiyoruz. Milli sesler projesi nedir? Yerli üretimi tercih etmeliyiz. Milli şehri benimsemeliyiz. Marka hastalığını terk ederek ithal ürünlerden ziyade burada üretilen ürünleri tercih etmeliyiz. Örneğin, elinizde bir mobilya ihtiyacı varsa İnegöl’e gitmeliyiz. İstanbul yolundaki yabancı kuruluşların markalarını tercih etmemeliyiz. İnegöl’deki mobilyacı, eğer kalitesi eksikse, kalitesini düzeltmelidir. Bu noktada uyarmalıyız; yerli üretim ürünleri mutlaka kullanmalıyız. Devlete ve tüketiciye çağrı yapıyoruz. Milli belgelendirme sistemi olarak TSE’ye çağrı yapıyoruz. Sanayiciye de çağrıda bulunuyoruz. En önemli çağrımız, bugünkü toplantımızın ana konusu olan sanayiciye yapılan çağrıdır. Yani milli belgelendirme sistemine geçmek zorunda olduğumuzu bir kez daha vurguluyorum. Bu yıl içinde yönetim kurulumuzun almış olduğu bir karar doğrultusunda, yıl içerisinde yaklaşık yedi basın toplantısıyla her çağrımızı gündemde tutmak istiyoruz.
Yurt dışına giden maliyetin engellenmesi, yabancı marka hastalığının terk edilmesi ve "haklına ve bayrağına sahip çık" kampanyasının desteklenmesi gerekmektedir. Bakın, bu ekip yani bu organizasyon, kalite birliği, bugüne kadar bu ülkede bayrağına ve hakkına sahip çıkma kampanyasıyla yüz binin üzerinde Türk bayrağını vatandaşlarımıza ve kamu kurumlarına hediye etmiştir. İzmir’e Türk bayrağı hediye ettiğimizde, "Soran bayrak olmasın, bayrak soldurulmasın" dedik. Türk bayrağının birlik ve bütünlüğümüzü sağlayan en temel olgu olduğuna vurgu yapmak için bu kampanyayı milli ses noktasında yaygınlaştırıyoruz. Ekranda gördüğünüz yerli üretim logomuz, Ticaret Bakanlığımızın uygulamaya koyduğu ve şu anda da uygulanan yerli üretim logosudur. Biz, kalite birliği mensupları olarak, yerli üretim logosunun bu şekilde olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Yerli üretim, dış ülkeden ithal dökme olarak alınan ürünlerin Türkiye’de paketlenerek Türk tüketicisine sunulmasına karşıyız. Yeni üretim logosunun bu şekilde olması gerektiğini tekrar çağrılarımızla izah etmek istiyoruz. Milli vergi denetim sistemimizde ana referans olarak aldığımız milli belgelendirme kuruluşumuz TSE’den belgeli olmayan hiçbir madde ve mamülün yerli üretim logosu kullanmama hakkının getirilmesi için Ticaret Bakanlığı’na yazılar yazıyoruz ve çağrılar yapıyoruz. Bu konunun da üzerinde durulmasını istiyoruz. Ahlak demiştik; kalite ahlaktır. Ahlak dediğimizden asla vazgeçmemeliyiz.” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Erkan Işığıçok: “Projemiz 7 yıldır gündemde tutulan bir projedir. Bu projemiz arka planda gibi görünsede bu projeyi gündeme getirirken hiç gündemden çıkarmama arzusundayız. Beş ana başlıkta 8 alt başlıkta sunumunuzu yaptık. Sanayicimizin kurumsallaştırılmasının sağlamlaştırılması. Türkiye’de yüz yaşının üzerinde olan firma sayısı 4 olarak gördük. Markalaşmaya giden yolun tespit edilmesi sanayicimizin desteklenemesin için bu konuda çalışmaların yapılması gerekiyor. Bizim Türk sanayicimiz bir Alman firmasına ürün satacağı zaman Alman firma belgelendirme kuruluşundan belge istiyor. TÜrk Standartları Enstitüsünün tabi eksiklikleri vardır ama TSE’nin desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Yıllık ortalama 5 milyar dolar civarında yurtdışına kaynaklarımız gidiyor. Milli olan yerli olan diğer özel kuruluşları da desteklememiz gerekir. Bursa’nın kalite şehri olması konusunda elimizden gelen her şeyi yapmaya çalışıyoruz. Sanayicimize destek olmak için milli belgelendirme deyince bunun tek adreside TSE’dir.” dedi.