Öyle bir hale geldik ki, siyaset "hizmet aracı" olmaktan çıkıp, koltuk ve makam heveslilerinin ilgi alanına girmeye başladı.
Bu süreçte bin iki yüz otuz (1230) delegenin imzasını dahi sayma becerisini gösteremeyen ana muhalefet partisi CHP’den şu aşamada olumlu anlamda bir şey beklemek abesle iştigal olur.
Hal bu ki durum ortada.
15 Temmuz’da olduğu gibi şer cephesi yeniden harekete geçmiş, bu defa ekonomimize saldırıyorlar. CHP’nin Genel Başkanı ise sosyal medya üzerinden “ülke savruluyor” diye tweet atıyor. Buna verilecek en güzel cevap “Ülke için bir şey yapmıyorsun, yapanlara destek olmuyorsun, sen partine bak” olacaktır.
Bu süreçte “iş insanlarına” önemli görevler düşüyor.
Nasıl ki 15 Temmuz hain darbe girişiminde milyonlar kendini, silahlara karşı siper etti ise, bu defa sıra vatansever iş insanlarında.
Bursa bu konuda örnek olabilir.
BTSO Başkanı İbrahim Burkay başkanlığında bir araya gelecek olan “İş insanları” radikal kararlar alıp toplumla paylaşabilir. Daha önce kurulan ve Bursa’nın önde gelen işadamlarından oluşan “Yüksek İstişare Konseyi” üyeleriyle durum değerlendirmesi yapılabilir.
İktidar partisinin Bursa’daki temsilcileri de bu konuda iş insanlarına mutlaka omuz verecektir..
Diğer bir konu ise ülke genelinde olduğu gibi Bursa’da sorunların çözümü noktasında, Bursa milletvekilleri seçimlerin üzerinden kısa bir zaman geçmesine saha çalışmalarını sürdürüyor. Bu çalışmalara Başkan Alinur Aktaş da olanca gücüyle destek veriyor.
TBMM İnsan hakları komisyonu Başkanı Hakan Çavuşoğlu Başkanlığında bir araya gelen milletvekilleri, belediye başkanları STK’lar başta olmak üzere mahalle ve köy gezilerinde vatandaşın sorunlarını dinleyerek çözüm noktasında çalışmalar yapıyor.
Her ne kadar birileri takoz olmaya çalışsa da…
Bu şehirde siyasetle uğraşanlar için tabi ki söyleyeceklerim var; "Koltuklar ve makamlar o kadar ağırdır ki, bu ağırlığı taşımak ayrı bir meziyet ister."
Kaldıramaz her insan bu ağırlığı.
Sihirlidir o koltuklar.
Cazibesine kapılırsınız, kişiliğiniz bile erozyona uğrar.
Vücut kimyanız bozulur.
Herkesin dilinden düşürmediği "VEFA" kelimesini unutursunuz.
Amma...
O koltuktan inince de unutulursunuz.
Kapsama alanından çıkarsınız.
Tıpkı, beceriksizliğini ortaya koyup eleştiren gazetecileri, bir dönem hedef tahtasına oturtan AK Parti eski İl Başkanı Cemalettin Torun gibi…
Tıpkı, halka sormadan, halkın tepki koymasına rağmen Doğanbey ucubesini Bursa’nın göbeğine bir hançer gibi saplayan ,şehrin ortasına bu kentin parasıyla stadyum yapan, T’2 projesiyle şehri ikiye bölen Recep Altepe’nin yaşadıkları gibi…
Koltukları altlarından çekildiğinde, kendilerinden randevu almak için uğraşanların o gün "sağır ve dilsiz" olmaları hala hafızalardaki tazeliğini koruduğu gibi.
Kader birliği yaptığı, daha sonrasında yüce yaradanın "yürü ya kulum" dediği siyasetçilerin bile koltukların arkasına saklanarak sus-pus olduğu gibi...
İste siyaset böyle bir şey.
Bu da şu anlama geliyor.
Siyaset, hizmet için yapılmalı.
Siyasetçi; hizmet ile siyasetin örtüşmesinin,önünü açmalı…
Bugün bu yapılmalı.
Hainler yeniden işbaşı yapmış, saldırı altındayız…
Fazla söze ne hacet…