1990’lı yıllarda Türkiye’nin yetiştirdiği pek çok aydın cinayete kurban gitti.
Prof. Dr. Muamer Aksoy, Turan Dursun, Doç. Dr. Bahriye Üçok, Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı ve Uğur Mumcu…
Nedense hedef hep demokrat, ilerici, solcu aydınlar oldu?
Tek istisnası ülkücü kökenli Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’ydu. O da Fethullahçı Terör Örgütü’nün hedefindeydi.
****
Derin güçler, onların maşası ‘İslami Hareket’, ‘Hizbullah’ ve benzeri örgütlerin bedenlerini ortadan kaldırdığı aydınları anmak, onların düşüncelerini gelecek kuşaklara iletmek bir demokrasi nöbetidir, görevidir.
Başkanlığını yaptığım Çağdaş Gazeteciler Derneği Bursa Şubesi, 31 yıldır Uğur Mumcu’yu anmaya, yaşatmaya devam ediyor.
24 Ocak 2024’de yine Setbaşı’nda toplandık, tarihi Mahfel’in karşısında kütüphane önünde konuşmalarımızı yaptık.
En genç yönetim kurulu üyesi Ebru Taşdemir bildiriyi okudu, ben de Uğur Mumcu cinayetindeki soru işaretlerinin hala giderilemediğini anlattım.
****
Hemen o gün orada, Bursa’da demokratik yaşama önemli katkılar yapan, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin Genel Başkan Başdanışmanı, CHP eski İl Başkanı Gürhan Akdoğan’la bir etkinlik planladık.
ADD’nin Türkiye genelinde ilan ettiği ‘Demokrasi ve Devrim Şehitleri Haftası’ nedeniyle cumartesi günü Bursa Akademik Odalar Birliği’nin Türkan Saylan salonunda buluşma gerçekleştirdik.
Gürhan Akdoğan’ın yönettiği açık oturumun konuşmacılarından biri eski başkanlardan Lütfi Kırayoğlu’ydu; ötekisi Çağdaş Gazeteciler Derneği’ni temsilen Yüksel Baysal’dı.
CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala, CHP Nilüfer Belediye Başkan aday adayı Okan Şahin, CHP Mudanya Belediye Başkan aday adayları Baran Güneş ile Erdal Aktuğ’un katıldığı söyleşide ustamız, derneğimizin üyesi, 1979 yılında ÇGD’den Yılın Gazetecisi ödülünü almış olan Uğur Mumcu’nun ‘Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar’ sözüne atıfta bulunarak şunları söyledim:
“Ne yazık ki bugün gazeteciler okumuyor ve öğrenmiyorlar, bilgi sahibi olmadıkları için de doğru fikirleri oluşmuyor. Aslında bu cinayetlere giden süreç 2. Dünya Savaşı sonrasında Türkiye’nin ABD’nin ve NATO’nun yanında yer almasıyla başlamıştır. Yeşil kuşak projesiyle yeni bir toplumsal yapı oluşturulmuş Siyasal İslam’a cesaret verilmiştir. Aydınları öldürenlerin pek çoğunun tetikçisi olarak İslami Hareket ya da Hizbullah kullanılmıştır. Bunlar devletin kılcal damarlarına yerleştirilmiş kişiler tarafından da korunmuştur.”
ANAYASA GİRİŞ KİTABI BİLE YASAKTI
Toplantıda Uğur Mumcu’nun ağabeyi Ceyhan Mumcu ile yapılan bir söyleşiden iki de anekdot anlattım.
12 Mart’ta gözaltına alınan Uğur Mumcu’nun babası kalp krizi geçirerek yaşama veda eder.
O dönem evlerin basıldığı, sakıncalı (!) kitapların yasak yayın diye toplatıldığı bir terör dönemiydi.
Baba Mumcu ölmeden önce, Prof. Dr. Mümtaz Soysal’ın ‘Anayasaya Giriş’ kitabını Kuran-ı Kerim kapağının altına sokarak gizlice okuyordu.
‘Mümtaz Soysal benim de Siyasal Basın Yayın’dan hocamdı, çok iyi anlaştığım biriydi. Notlarım da iyiydi’ dedim söyleşi sırasında…
Yıllar sonra Bursa’da bir söyleşide buluşmuş, dönemin DSP Milletvekili Hayati Korkmaz’ın ‘Hocam bu arkadaş sürekli bizi eleştiriyor’ serzenişine muhatap kalınca, gülümseyerek beni desteklemişti.
Uğur Mumcu’nun ilk yazısını da 1960’lı yıllarda Doğan Avcıoğlu’nun Yön dergisinde yazdığını, konusunun ‘Ayakkabı üretimi ve sömürüsü’ üzerine olduğunu da aktardım.
BİLİME DEĞER VERMEYEN ÜLKE TÜRKİYE
Lütfi Kırayoğlu ADD kurucu başkanı Muammer Aksoy’un abisi Muzaffer Aksoy’dan söz etti.
Az sonra kürsüye davet edilen Prof. Dr. Kayıhan Pala, bu bilim insanının önemli bir bilimsel çalışmasını anlattı.
Dahiliye hocası olan Muzaffer Aksoy ayakkabı üretiminde kullanılan benzenin kansere yol açtığını saptar.
Kendisine gelen kanser hastaları arasında ayakkabı üretiminde çalışanların yoğunluğunu görünce, gidip yerinde inceleme yapar. Havadaki benzenin kansere yol açtığını kanıtlar ve bunu uluslararası hakemli bir dergide yayınlar.
Türkiye devleti uyurken ABD’den çağırırlar hocayı… Sendikalar tarafından yargıya intikal eden konuyla ilgili tanıklığına başvurulur. Mahkeme benzeni yasaklar.
Öyküyü anlatan halk sağlığı uzmanı olan Kayıhan Hoca, “Bu karar ancak 35 yıl sonra Türkiye’de uygulanmaya başlandı” dedi.