ÖZBEKİSTAN...
Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin organizasyonuyla kardeş şehir olma yolunda ilerleme kaydedilen Semerkand merkezli Özbekistan programına katılım sağladık. Benim için ata topraklarında geçireceğim müthiş bir deneyim oldu. Bir de soğuk olmasaydı. Gündüzleri bile artıya geçmeyen ısı derecelerinde birazcık donarak, en ufak fırsatta kapalı bir mekâna sığınarak önce Semerkand, ardından Buhara ile devam edip Taşkent şehriyle turumuzu noktaladık.
31 Ağustos 1991’de SSCB’nin dağılmasıyla Rusya’dan ayrılan Özbekistan turizme hazırlanmaya çalışan ticarete aç bir ülke olarak karşımıza çıktı. Sokakların genişliği, şehirlerin SSCB’den kalan yerleşim düzeni ilk gözümüze çarpan şeydi. Yakın zaman yapılan binaların çoğunda Rus ekolü devam ederken yeni yapılan binalardaki, AVM’lerdeki ve otellerdeki mimaride ciddi değişim devam ediyor.
Buz gibi soğuk havaya rağmen insanın içini ısıtan ve de “Esselamün Aleyküm” ile başlayan karşılamalarla mest olduk. Otellerde kahvaltıyı, dışarıda da diğer öğünleri hallettik. Kahvaltılarda umduğumuzu bulamasak da gittiğimiz üç şehirde de diğer öğünlerde enfes tatlarla karşılaştık. Mesela meşhur Özbek pilavının aslında her şehre göre değişen versiyonlarının olduğunu deneyimledik. Sunumlar Avrupai tarzda. Bol salatayla başlayan yemek fasılları, haşlama çorba ve ana yemekte ise muhakkak etle devam ediyor. Tatlı kültürü pek yok. Şehirlerde Türkiye’den buraya yerleşen çoğunlukla güneydoğu kökenli vatandaşlarımızın açtığı işletmelerde baklava bulabiliyorsunuz. Özbek baklavası diye adlandırdıkları turta benzeri bir tatlıya rast gelirseniz tatlı niyetine yiyebilirsiniz. Ama meyve özellikle de yöreye has kavun, yemeklerin vazgeçilmezi.
Semerkand’da gezilecek yerlerin başında İmam Buhari (ks.) Kabri ve Külliyesi, Uluğbey Rasathanesi, İmam Maturidi Türbesi, mimari açıdan eşsiz bir yapı olan Şâh-ı Zinde (Sahabe Kusem bin Abbas) Türbesi, Registan Meydanı’nda bulunan Uluğbey, Tilla Kari ve Şirdar Medreseleri geliyor. Beni en çok etkileyen Uluğbey Rasathanesi oldu. Rasathane 1421 yılında Timur İmparatorluğu'nun 4. sultanı Uluğ Bey tarafından yaptırılan üç katlı bir yapı. Rasathanede devrin ünlü astronomları Ali Kuşçu, Bursalı Kadızade Rumi, Gıyaseddin Cemşid çağdaşları ile birlikte çalışıp son kısımları 1449 yılında Uluğ Bey tarafından tamamlanan ve tarihe Ziyci Sultanı veya Zeyci Kürkanı olarak geçecek eseri hazırlamışlar.
Buhara şehrinde -9 derece soğuk karşıladı bizi. Yine de Altın Silsile’den; Hz. Emir Külal (ks) ve Hz. Şah-ı Nakşibend Muhammed Bahaüddin (ks) Türbe ve Külliyelerini dolaştım, sonra soğuğa yenik düşüp otele soğru kaçtım desem yalan olmaz. Buhara’da etkilenmemek elde değil. Bütün yapılar hemen hemen aynı mimariye sahip olsa da, koca bir manevi iklimin içersinde kaybolmuş buluyorsunuz kendinizi.
Taşkent gezimizde olduğu gibi bütün şehirlerde meydanlar hemen ilgimizi çekiyor. Registan adı verilen meydanlar aslında ülkemizde yaşadığımız şehirlerde bu tür yapılar neden yok diye sordurtuyor. Bir çok güzel mekanın yanında buradaki pazar yeri çok hoşuma gitti. Gerek mimarisi, gerek envai çeşit ürünleri ile her şeyi bulabileceğiniz mekanlar tasarlanmış. Düzensizlikler olsa da pazardan keyifli alışveriş yapabilirsiniz.
Türkiye ile ilgili ticari ilişkileri fazlaca mevcut. Uçakla giderken ve gelirken bavul ticareti yapan çok sayıda Özbek vatandaşı ile sohbet edebilirsiniz. Aynı zamanda ülkemizde çalışmaya gelen ya da çalışanlara da rast gelirsiniz.
Velhasıl kökdaşlarımızla geçirdiğim ve birçok anından keyif aldığım bir ziyaret programı oldu.
Kalın sağlıcakla…
Kalemine sağlık iyi Yazı olmuş gezdiğin gördüğün yerleri ulaşımı en kolay en hesaplı şekilde nasıl oluyor onları da ilave edersen çok daha iyi olur yazılarını severek okuyorum başarılar dilerim