Yerel seçimlere sayılı günler kala, ana muhalefet partisi CHP kendi iç sorunlarıyla boğuşurken, küresel çetenin “Kur” üzerinden başlattığı saldırılara rağmen, iktidar partisi çalışmalarını sokakta sürdürüyor…
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemin hayata geçirilmesiyle birlikte yol haritasını belirleyen AK Parti, şimdiden kolları sıvamış durumda. Bir dönem öncesi Başbakan Yardımcılığı görevinde bulunan İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Hakan Çavuşoğlu ve milletvekilleri ziyaretlerine aralıksız devam ediyor.
Bu süreçte, her ne kadar birileri “Bursa’nın patronu kim?” sorusuyla polemik yaratıp, zihinleri karıştırarak parti içinde huzursuzluk yaratmaya çalışsa da, bir gerçeği göz ardı etmeyelim.
Kim il ve ilçe teşkilatlarıyla uyum içinde çalışıp, vatandaşla birebir “ekip lideri” olarak muhatap oluyorsa patron odur. Yoksa Bursa siyasetine adım attığı günden itibaren, beklentileri boşa çıkaran, hatta yaptığı siyasetin, vatandaş nezdinde karşılığı olmayan isimlerin patronluğa soyunması abesle iştigaldir.
Yoksa, ufku dar siyasetçilerin bu ortamda ufuksuzluklarını ortaya koymaya çalışmasının AK Parti’ye de Bursa’ya da bir faydası olmayacaktır.
Geçmişte “Amaca giden her yol mubahtır” düşüncesine girip, etrafına şuursuzca saldıran, eski İl Başkanı Cemalettin Torun ve ekibinin içinde düştüğü durumu iyi analiz etmek lazım.
Şayet bugün AK Parti Bursa teşkilatlarının yeniden yapılandırılmasında Hakan Çavuşoğlu faktörü etkili olmuşsa ki olmuştur, burada yine AK Parti kazançlı çıkmıştır, Bursa kazançlı çıkmıştır.
Cemalettin Torun ve ekibinin görevden alınarak, Ayhan Salman ve ekibinin göreve getirilmesiyle birlikte, AK Parti içindeki küskünler ordusu dağıtılmış, ismi akçeli işlerle anılan şaibeli yöneticiler teşkilatlardan uzaklaştırılmıştır.
Aslında inandığı yolda, emin adımlarla yürüyen inançlı insan üzerine eğildiği bir konuda mutlaka sonuç alır.Toplumsal içerikli düşünceler kendisini hedefe ulaştırır.Deneyimli siyasetçi Hakan Çavuşoğlu’nun yaptığı çalışmalarla vatandaşın kapsama alanına girmesinden anlaşılan birileri rahatsız olmuştur.
Bu süreçte kendisine omuz vermek yerine kaçak güreşenler unutmayalım ki, önümüzdeki dönemde kendilerine yeni güreş alanları aramaya başlayacaktır.
Bu noktada bizim gayretimiz ise, Bursa’nın içine düşürülmek istendiği bu yoz yapıdan uzaklaştırılması yönünde tecelli ediyor ve kendimizi yaratılmak istenen tartışmanın içinde buluyoruz.
Kendi adımıza bir sonuca odaklanmış değiliz. Kaygı ve endişemiz, gayret ve himmetimiz tamamen toplumsal düzlemdedir ve mükâfatı da ulu iradenin tekelindedir.
Geçmişte olduğu gibi, yanlışların art arda sıralanması karşısında sessiz kalarak, dut yemiş bülbül gibi susmak, bu şehre ihanet olur, destek verilen siyasi harekete ihanet olur.
Bakın;
Geçmişte telafisi aylar süren yanlışlar yapılmadı mı?
Bu Partiye maddi manevi her şeyini veren insanlar, birileri istemiyor diye dışlanmadı mı?
Bir taraftan insanlar ötekileştirilirken, kişisel menfaatler toplum menfaatlerinin önüne geçerken, tüm uyarılara rağmen beklentileri kim boşa çıkardı?
Geçim bunları…
Birilerinin maması kesildi diye birilerinin kaybettiği gücü devam etsin diye Hakan Çavuşoğlu üzerinden polemik yaratmaya, AK Parti’de siyaset yapan ya da yapmak isteyen kimsenin hakkı yoktur.
Şimdi, kenara saklanmış gelişmeleri neticeye göre değerlendirmek isteyenler olabilir. Bu da içinde yaşadığımız modern zamanları en garip alışkanlığı olarak değerlendirilmeli.
Şunu rahatlıkla ifade edebilirim…
Devlet tecrübesine sahip eski Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu’nun, yaptığı çalışmaları göz önüne aldığımızda, hiçbir zaman sebeplerden mutlaka sonuç çıkarma telaşı, kaygısı ve saplantısı içinde olmadığını, sadece bu kentin geleceğine nasıl katkı koyup koyamayacağı düşüncesinde olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz.
Mütevaziliği, insan ilişkileri,siyaset ve devlet adamı olmanın kendisine kazandırdığı meziyetler bunun en açık kanıtıdır.
Unutmayalım ki;
Dünyevi meşgaleler arasında sıkışıp kalanlar, suskunluğun, menfaatperestliğin ne anlam ifade ettiğini görmek istemeyenler, tek boyutlu bir yaşamın içine sıkışıp kalanlardır.
Siyaseti "sonuç alma" sanatı olarak görenler, hayatın her alanına sızarak bir taraftan niyeti bozuk megaloman insanları ilahlaştırır, diğer taraftan da siyaseti kendini dünyeviliğin bataklıkları içinde eritir.
Sokaktaki vatandaştan uzak durup, kendilerini gizliden gizliye âlemlerin Rabbinin yerine koymaya çalışanlar,bir süre sonra toplumun gözünde zelil duruma düşerler.
Yok olup giderler…
İnancımız odur ki; insanlar elde ettikleriyle değil, önünde niyetlendikleri ile beka bulur; iz bırakırlar.
Bizim Hakan Çavuşoğlu’nu neden yazdığımızın izahı da böylece ortaya çıkmış olur
Alkışlamak için…