Bu ülkenin ya da yaşadığımız kentin, gelecekte kaderini olumlu ya da olumsuz yönde etkileyecek seçim için hazırlıklar tüm siyasi partilerde tam gaz sürüyor.
Tabi seçimin önemi bizim geleceğimizle alakalıdır.
İlk bakışta, seçime giren partilerin ya da adayların birbirleriyle yarıştığı birmücadele, bir sınav platformu olarak görülebilir.
Bana göre asıl mücadele ve sınav, sandığa gidecek seçmenlerinvicdanlarında yaşanacaktır...
Bizler aslında sandığa giderken, 5 yıl süreyle bizi Ankara'da temsil edecek vekillerimizi seçmekle birlikte, kendimizi de bir anlamda test etmiş olacağız.
Buda şu anlama geliyor; kendimizi samimiyet sınavından geçirmiş olacağız.
Ülke genelinde olduğu gibi Bursa'ya baktığımızda, şimdi birileri yeniden halkın karşısına geçip yetki isteyecek. Tabi iktidar partisini bu anlamda büyük avantajı var. Halk tarafından seçilen bir Cumhurbaşkanın bıraktığı miras var. Ak Partili yerel yönetimlerin imza attığı hayati projeler var.
Ama ilginç olan, Bursalıların kime oy verip vermeyeceği konusunda fikrini pek dışa yansıtmaması.
Bazen vicdanlarda "üç maymunlar" oynanıyor, bazen de "Kralın çıplaklığını" bilip de söyleyememenin "bananeciliğe" dönüşen vurdumduymazlığı bu kentte hala yaşanıyor.
İddialara göre yaşanan sıkıntılı süreçte halka doğru mesajlar vermeyen ya da veremeyen vekillerin bu dönemde devre dışı bırakılacağı yönünde
Osmanlı döneminde ait olduğu rivayet edilen bir hikayeyi paylaşmak istiyorum.
Padişahın biri, sarayının bahçesine yaptırdığı süt havuzunun açılışı için halkı saraya davet eder, ziyafetler verir, herkesi yedirir içirir. Ziyafetin sonunda ise zengin fakir ayırmadan herkese pahalı hediyeler dağıtır. Halka havuzu gösterip, "Ey halkım, yaptırdığım bu havuzu sizin getireceğiniz sütlerle dolduracağım..." diyerek, halktan birer bardak süt getirip gece vakti havuza boşaltmalarını ister.
Pahalı hediyeleri alan ve evlerine giden halktan biri, "Padişah gece vakti benim getirdiğim sütü nereden görecek, zaten herkes aynı havuza dökeceğine göre, ben su götürsem ne olur ki?.."deyip, havuza süt yerine su döker. İkinci, üçüncü, beşinci kişiler de yanı şeyleri yaparlar.
Padişah, sabah olunca bütün halkı tekrar havuz başına toplar. Bir de ne görsünler, havuz, süt yerinesu ile doludur...
Çünkü herkes o gece aynı düşünceyle süt yerine su götürmüş ve süt imtihanını kaybetmiştir.
Önümüzdeki 5 ay içinde yapılacak Genel seçimlerde seçmenler sandık başında büyük bir sınavdan geçecekler, kendilerinin ve çocuklarının geleceğine su veya süt dökeceklerdir.
Bu su ve süt sınavını "Vicdan ve basiret" kazandığı gün Türkiye gerçek anlamda çağ atlamış olacaktır.
Çünkü o zaman halk, o sihirli oyu ile "kral çıplak" demiş olacak ve "üç maymunları" oynamadığını da fiiliyatta bir kez daha ispatlamış olacaktır.
Her şey gönlünüzce olsun...