Acı diyorum efendim evrensel olmalı bir çocuğun eline diken batsa bütün dünyanın canı yanmalı ama öyle olmuyor değil mi. Acı sadece düştüğü yeri yakıyor. Bizleri değil. Bizler napıyoruz bir gün üzülüyoruz iki gün üzülüyoruz sonra rutin hayatımıza devam ediyoruz.
Şehitlerimizde de aynısı olmadı mı? Kaç gün üzüldük, kaç gün yaslarını tuttuk? Bir gün, iki gün hadi hatrınızı kırmayayım üç gün diyelim. Sahi ne kadar alıştırdılar değil mi? Önceden bir şehit haberi aldığımız zaman yeri göğü inleten biz Türkler şimdi normal bir habermiş gibi algılıyoruz. Ekranlarda 45 saniye yada 50 saniye mi? O kadar işte. Gazetelerde küçük bir köşe. Dağ gibi aslanları ya bi gazete köşesine iliştirdik ya da ekranlarda 45 saniye tuttuk. Gördünüz mü acı düştüğü yeri yaktı herkesi değil.
Acı diyorum efendim düştüğü yeri yaktı. Şehit annesini yaktı, şehit babasını yaktı, şehit kardeşini, şehit eşini yaktı. O insanlar acıyı bir ömür kalbinde taşırken bizler iki gün üzüldük bitti. Sonra ne mi oldu her zaman ki hayatımıza geri döndük.
15 temmuz 2016 yılında Fetö terör örgütü tarafından Gölbaşı Özel Harekat binasına atılan misket bombasında şehit olan Gülşah Güler'in acısı bir ömür annesinin kalbinde kaldı, 10 Aralık 2016 yılında terör örgütü tarafından şehit edilen TİM47'nin acısı bir ömür annelerinin, babalarının yüreklerinde kaldı, 01.10.2022 yılında şehit olan Yusuf Ataş'ın acısı bir ömür babasının kalbinde kaldı, 25.11.2022 yılında şehit olan Duabey Onur Öztürkmen'in acısı bir ömür kardeşinin yüreğinde kaldı, 27.01.2018 yılında şehit olan Fatih Mehmethan'ın acısı bir ömür eşinin kalbinde kalırken sevdası mahşere kaldı.
Daha adını bile saymadığım binlerce şehit. Bu ülkenin evlatları. Acısı, yarası, ateşi bir ömür annelerinin, babalarının, kardeşlerinin, eşlerinin kalbinde kaldı. Bizler ise unuttuk bitti.
Unuttuk, unutuyoruz, unutturuyorlar! Lakin unutulmaması gereken bir şey var. Şehitler vurulunca ölmezler, şehitler UNUTULUNCA ölürler. Unutmamalıyız, unutturmamalıyız...