Fransa'da yaşanan talihsiz olayın ardından, Avrupa'da yükselen İslamifobi'ninülkemizdeki destekçileri, ard arda gelen tepkilerden sonra sanırım gerekli cevabı almıştır.
İlk defa gerçek mana da "Müslüman" kavramı ortaya çıkarken, dünün "Jön Türkleri" bugün "Beyaz Türkler" kimin adına mücadele verdiklerini gelinen noktada açıklamak durumundadır.
Yaklaşık 45 yıldır " İnsan merkezli" çalışmalarıyla, adından söz ettiren kişilik ve şahsiyet eğiticisi Erol Erbaş beyefendi önceki gün, arasında iş adamları, siyasetçiler ve çok sayıda vatandaşın bulunduğu seminerde önemli bir konuya dikkat çekerek şu soruyu sordu; "Şanla şöhretle dolu tarihimizle övünmek varken, tarihimizden niye utanıyoruz?"
Sorunun ardından birilerine ders niteliğinde şu ifadeleri kullandı; "Avrupa bitmiştir. İflas etmiştir. Ama hala birileri Avrupa'ya özeniyor. Bakın Tarihte 16 Türk devleti kurulmuştur. 400-500'lü yıllarda Uygurlar kağıdı icat etmiş. O zaman Avrupa kağıdı bilmiyordu. Timur, Yavuz'dan sonra en büyük komutan, Semerkant ve Buhara'ya ilk Üniversiteleri açmıştır. Avrupa'ya İlk Hamamı Budapeşte'ye Kanuni zamanında biz götürdük. Onlar yıkanmayı bile bilmiyorlardı. Bunları sıralamak mümkündür. Avrupa'nın neyine özenelim" diye konuştu.
Bugün Hayvan'dan geldiklerini iddia edenlerin, İnsan'a ahlak öğretemeyeceğini, Gönül-Vicdan kelimelerinin bile karşılığı olmayan Avrupa'nın yıllarca uğraşması sonucu, geçmişle olan bağımızın koparılmaya çalışıldığını ifade Erbaş, "33 yıl ülkeyi idare eden Abdülhamit'in bile yaşadığı sıkıntılara rağmen tek bir karış toprak vermemiş. Ama onu birileri o dönem " Kızıl Sultan" olarak lanse etmiştir" dedi.
Seminerin ardından hemen akıma ilk gelen soru; Peki ne oldu sevgi, ne oldu sadakat, hani adam gibi adam olmak..
Bizler bu hale nasıl geldik.
Nasıl oldu da sisli kar bulutları, güneşin aydınlığını kapatmaya, gece karanlığına çevirmeye çalışıyor. Güzel insanlar birbirlerine nasıl düşürülüyor.
Unuttuk gıdamız olan o anlamlı iki kelimeyi, sevgiyi, sadakati, tarihimizle gurur duymayı..
Hep düşünüp dururum; yaşananlar sadece bir süreç mi?
Bir güvercinden söz açılır İbrahim Peygamber deyince.
Akıllara durgunluk veren bir hadisedir.
Gören olmuş mudur gözleriyle bilinmez.
Amma peygamber kıssasıdır, vardır bir hikmeti denilir, anlatılır asırlar boyunca. bembeyaz mıdır, yoksa gümüş renginde midir mühim değil.
Ancak böyle bir iç güzelliğini şüphesiz dışına da aksettirmiştir Rahman!
Kursağında birkaç damlacık su taşımaktadır. Alevleri göklere yükselen bir ateşe doğru ilerlemektedir güvercin.
Nice diyarlardan görülmüştür dumanı.
Nice delikanlılar, yiğitler koşmuştur "yangını söndürmeye". Kaf Dağı'ndan inmiştir nice devler..
İyilik cüsseyle değil ya, karıncalar da tutuşmuştur yardım aşkıyla. Onlar da hep bir elden su taşırlar bu müthiş alevleri söndürmek için.
Allah'ın görevli melaikesi de boş durmamaktadır oysa.
Bu arada güvercini fark ediverir bir melek. Biraz da şaşkınlıkla sorar: Ah güvercinim! Sana mı düştü bu yük?! Nedir o ağzındaki, yoksa su mu taşırsın ateşe?!
Güvercin belki de beklemediği bu soruya pek aldırış etmeden uçmaya devam eder. Yolu uzundur, yokuşu çoktur bu yolun.
"Evet" diye mırıldanır. "Ateşe koşuyorum. Ateş benim bağrımı yaktı, yanmasın İbrahimler diye..."
Melek, hikmetini anlayamadığı için olsa gerek biraz da şaşkınlığı artmış halde deyiverir: "Ey güvercinim! iyisin, hoşsun amma bu bir damla su mu söndürecek bu devasa ateşi. Bana kalırsa var git yoluna, illa yardim etmekse niyetin, dua et Allah'a."
Güvercin elçidir halbuki.
Bunun farkında oluşunu şu güzel kelimelerle süslemektedir:
"Evet. Pekala ben de biliyorum bu hırçın ateş sönmez benim taşıyacağım bir damlacık suyla. Lakin, bunu taşıyorum. Maksat safımız belli olsun, sevdamız belli olsun!"
Ya şimdi ısmarlama ve sanal sevgilerin kirlettiği dünyamızda tutunacak bir dal arıyoruz umutsuzca.
Asıl sevmemiz gereken değerlerden uzaklaştırıyorlar bizi…
Kolları nereye uzandığı bilinmeyen fikirlerin beyin tezgahında pişirilen ve önümüze sürülen tadı, kokusu, havası ve suyu bizden olmayan bu ne menem şeyden kurtulmamız, bizim gerçek kurtuluşumuz olacaktır.
Gerçek sevgiyi sanalda değil öz içindeki özünde bulanlara selam olsun.
Selam olsun bu millete hizmet aşkıyla mücadele verenlere..
Selam olsun adam gibi adamlara…