İkinci Babıâli olarak her defasında kendinden söz ettiren, hatta bazıları tarafından Medya Merkezi olarak da anılan bu şehirde üzülerek ifade etmem gerekir ki, artık toplumumuzda her merde bir namert düşmüyor; namertler daha fazla.
Ahlaksıza karşı ahlakı savunmak güç bir uğraş haline gelmiştir.
Ancak, son günlerde kamuoyundan gelen yoğun şikayetler üzerine gündeme taşıdığımız “Şantajcı Gazeteciler” konusunda meslek kuruluşlarının harekete geçmesi içimizi bir nebzede olsa serinletmiş durumda…
Bakın, medyada yaşanan bu kirlenmeyi gündeme taşıdığımız günden itibaren daha önce kendilerinden “ Medya Çakalları” diye söz ettiğimiz zatı muhteremler sosyal medya üzerinden başlattıkları dedikodulardan bile medet umar hale geldiler…
Daha 5-6 gün önce ajans sahibi 25-26 yıllık arkadaşımla, dostumla, Facebook’ta yayınladığım fotoğrafı alarak kendi bataklıklarındaki sayfalarına taşıyan, hatta bir reklam ajansının gazetelere verdiği reklamlardan “ajans komisyonu” aldığını bilmeyecek kadar bilgisiz, beceriksiz yalancı insanlarla bu camiada aynı havayı teneffüs etmenin maalesef talihsizliğini yaşıyoruz…
Şimdi; alevi başından çıkan cümleler kurarak bu “düşünce fakirlerine” gerekli dersi vermek yerine şunu ifade etmek istiyorum;
Medya camiasını kirletmeye çalışan, hatta gazeteciliği “şantaj yaparak” para kazanma aracı olarak gören zihniyetin ortadan kaldırılması noktasında harekete geçen, BGC Başkanı Nuri Kolaylı, TGF Genel Başkanı Yılmaz Karaca ve Bursa Gazeteciler Birliği Başkanı Ferit Güler’in açıklamalarını anlamlı buluyorum…
Ve sonu kadar alkışlıyorum.
İnşallah bu açıklamalar kağıt üzerinde kalmaz.
Bugün bu şehirde hayatın tam merkezinde ki medya camiasını kirletmeye çalışan kötü niyetli insanlara vurulan/vurulacak her darbe, biliniz ki yeryüzünde ahlaki düşüncenin tesis edilmesine önemli katkı sağlayacaktır.
30 yıllık meslek hayatımda benim bakış açım, hep bu düşüncelerin ışığında olmuştur.
Bundan sonra da böyle olacaktır.
İnandığım odur ki, toplumsal arınma denen şey ancak böyle içten içe ve planlı amaçlar bütününden ibarettir.
Ama, ne gariptir ve ne acıdır ki birinden kurtulalım derken,yenilerinin ortaya çıkışı karşısında küçük dilimizi yutacak şaşkınlıklar yaşıyoruz.
Bu zatlardan birine meslek kuruluşları ders versin, ya da biz daha önce açıkladığımız gibi protesto edelim. Bu mahlukların çağrıldığı toplantılara katılmayalım derken sosyal medya bataklığına bırakılan aynı fabrikanın aynı dizayn edilmiş mahsulleriyle karşılaşıyoruz!
Bazı okurlarımız haklı olarak “neden isim yazmıyorsunuz?” diye de sorup sitem ediyorlar. Onun cevabını hemen verelim, “bu sütunları kirletmemek için.”
Bu noktada yazdıklarım bir anlamda “hayaletlere hitap” olarak algılansa da bu satırları okuyanlar kendilerine seslendiğimi hissedeceklerdir.
Yüzleri kızarmasa da dışarıda utanacaklardır.
Şahsiyet, karakter ve erdemlilik gibi kavramlar onlar için bir anlam ifade etmediğine göre, isimleri bizim deşifre etmemizin de bir anlamı yoktur.
Biz sadece toplumsal ve mesleki arınmanın önemine dikkat çekiyor kısaca temizlik yapılsın istiyoruz!
Toplum adına Bursa adına, meslek adına, herkes çıksın ve kapısının önünü temizlesin istiyoruz.
Tabii ki kapısının önünü temizlemeden evvel, evinde temizlik yaparken pislikleri halının altına süpürmesin!
Bugün evinde ki pislikleri halının altına süpürerek kimselerin görmediğini sanan İnsancıklarla bu hayatı kucaklıyoruz.
Ancak zaman zaman yanılgı içine düştüğümüz de olmuyor değil.
Evinde pislikleri halının altına süpüren insanlardan biz evlerinin önünü temizlemelerini istiyoruz.
Bu mümkün mü?
Temizlik nereden başlamalıdır ey Bursa?
Esasen, tenkitlerde esas olan niyettir.
İnsanlık için yapılan “doğru ve haklı bir tenkitten gocunanlar münafıktır” dersek bilmem ki, çok mu haddimizi aşmış oluruz?
Neticede doğru yönde eleştiri yapmalı ve biran evvel toplum olarak temizlenmeliyiz.
Yoksa halimiz harap!