Bu şehirde bir şeyler oluyor.
Her geçen gün daha fazla kirleniyoruz…
Dedikodu yapmak, iftira atmak, yalan söylemek sanki bir meziyetmiş gibi sunuluyor topluma…
Bunun en bariz örneğini geçen hafta yaşadık. Başkan Alinur Aktaş’ın konuşmalarının arasından “iki cümleyi” cımbızla çekip algı operasyonu yapmak isteyenlerin nasıl duvara tosladığını gördük.
Modern geçinen ya da İP’e sarılıp, ülkücülükten Türkücülüğe geçiş yapmış bazıları,insan olma şuurunu unutmuş, ciddi bir varoluş sorunu yaşıyor. Mesuliyet ve sorumluluk taşımadıkları gibi şeytanlık yapmaya kalkıyorlar.
Hep söylüyorum;
Bu şehir de, zaman zaman yanlışlar doğruların bir adım önüne geçiyor. Üzülerek ifade etmem gerekir ki, artık toplumumuzda her merde bir namert düşmüyor, namertler daha fazla.Ahlaksızlığa karşı ahlakı savunmak güç bir uğraş haline gelmiş. Bu insanlarla mücadele etmek, inanıyorum ki, Bursa gibi bir şehirde bile ahlaki düşüncenin tesisine önemli katkı koyacaktır.
Tarihin izlerini her noktasında taşıyan bu kentte, teknolojinin hızlı gelişimi ile birlikte insanlar hızlı adımlarla yaşamaya başlamış.Siyasetin mahiyeti değişmiş, "Siyasetçi" olma vasfının istikameti “maskaralığa” doğru gidiyor.
Bursa, açık hava tımarhanesine hoş geldiniz demek istemiyorum.Ama Psikologlar, insanın kendisini değersiz hissetmesinden dolayı, ahlaksız davranışların arttığı kanısında.
Mesele şu: Çağdaş olmakla övünülüyor fakat tutum ve davranışlar "medeniyetten nasibini almamış" cinsten...
Çağdaşlık söyleminin arkasına saklanıp, milli ve dini bayramlarımız üzerinden, rant sağlanmanın hesapları yapılıyor.Aslında bu ülkeye,bu şehre,bu şehirde yaşayan insanlara yapılacak en büyük kötülük için zemin hazırlanıyor.
Son olarak, Bursa Büyükşehir Belediye Meclisinde,Başkan Alinur Aktaş’ın konuşmalarıyla gündeme gelen Bayramlarımız üzerinden bunu yapmaya çalıştılar…
Özünü ve sözünü yitirmiş,varlık sebebini unutmuş sefalet numuneleri,siyasi rant üzerine kurulu günlerini,yeniden gündeme taşımak için siyaset sahnesinde rol almaya çalıştılar,ama başaramadılar..
Söylemleri ve eylemleri toplumda karşılık bulmadı.
Şimdi;
Çağdaşlık söylemlerinin arkasında saklanıp, milli ve manevi değerlerimizi istismar etmeye kalkan bu zevata, yeniden “siyaset ahlakıyla” cevap verilmeli.
Her yıl olduğu gibi,bir kısmı yaz sıcağında plajlarda uzanıp güneşin altında uzanıp yatarken,bir kısmı ihanet çeteleriyle iş tutmaya çalışırken,30 Ağustos başta olmak üzere gelecek Bayramlar coşku içinde usulüne uygun olarak yeniden,daha görkemli bir şekilde kutlanmalı…
Ne yapalım, bizim hayalimizde büyük Türkiye var.
Çok görmesin fincancı katırları...