“Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti,
Beni bu güzel havalar mahvetti…”
Güneş tepeden yollarken sıcaklığını bunalırız. Aynı Güneş varlığını çekerken gökyüzünden soğukluğu iliklerimize kadar hissederiz. Bazen kara bulutlar üşüşürken kafamızın üzerinde sırılsıklam oluruz. Bazen de dondurucu bir soğuğun ardından gelen bembeyaz örtüde buluruz kendimizi.
Güneşin her daim ensemde olduğu , yeşillerin mavi gökle seviştiğinde ortaya çıkan güzel kokuların etrafı sardığıdır güzel havalar. Gayet tabi herkesin güzel havaları farklıdır. Kimileri kasvetli havaları sever kimileri de bembeyaz örtülerin üstünde çocuklar gibi yuvarlanmak ister.
Orhan Veli’ye göre güzel hava anlayışı duygularındandır. Belki bir yüz , belki bir gülüş belki de bir hayal… İçimizi kıpır kıpır eden , ruhumuzun bir anda coşup bedenden çıkmak istercesine çırpındığı duygularımız bütün bir kimliğimizi değiştirebilir belki de yaşam amacımıza kadar sorgulatabilir.
Bir çift göz , giyindiğin bir elbise veyahut yaşadığın bir hadise duyguların oluşmasına zemin hazırlar. Bir anda kalp atışların değişir , olaylara ve ortamlara bakış açın farklılaşır. Sebebini ilk başlarda anlayamayabilirsin. Sonra kendinle baş başa kaldığında ortaya çıkan duygunun seline kapılırsın. Bu oluşan duygular da sana yeni bir kimlik katar.
Duygularımız , düşüncelerimizi tetikler. Hava ister güllük güneşlik olsun ya da kış kıyamet kopsun. Asıl önemli olan şu ki içini nasıl sıcak tuttuğun. İster nefes alamayacak kadar kalın giyin ya da delikanlılık olsun diye anadan doğma çıplak çık. Önemli olan nasıl hissettiğindir. Kat kat giyinip de soğuğu iliklerine kadar da hissedebilirsin veyahut anadan doğma dışarı çıkıp da ateşini söndüremeyebilirsin de yani insan neyi hissediyorsa onu yaşıyor aslında.
Bir süreç olarak duygu yerini alışkanlıklarına bırakır. Kalbinde yer etmişse duygudur zira beyin zamanı geldiğinde unutur gider. Bu yüzden derler ki insanın asıl ölümü beyin öldüğünde değil , kalp durduğunda gerçekleşir. Zamana direnen duygular samimidir. Bir süreç olarak duygular nihayetinde olgunluğa kavuşur ve yerini alışkanlığa bırakır. Dönüp bakabilmek için kalbinin derinliklerine saklar…
Duyguların başlangıcı yeni doğan bir çocuk gibidir ele avuca sığmaz. Zamanla duygularımız büyür ve olgunlaşır. Kontrol edilebilmesi daha kolay haline gelir. Artık ruhumuz bu dürtüyü tanıyordur. Sonucunda ise Orhan Veli’ye şiirler yazdırıyor ya da sana bana bir bakış veya bir jest veya mimikle bunu çevremize gösteriyor isteseniz de istemezseniz de…
Duygusal bir varlık olarak insan duygularını ne kadar gizlemeye çalışsa da eninde sonunda bu açığa çıkar. Duygularımız bizim gerçek kimliklerimizdir. İnsanoğlu en büyük sevabını da günahını da kalbinde işler. Birini severse mutlu eder birinin gözünde en iyi insan olur ya da içlerinden birilerini öldürür farkında olmadan katil olur.