Yeni yıla bir gün kala, Bursa epeydir hasret kaldığı beyaz örtüyü giymeyi çalışıyor.
Uludağ’ın yamaçları sayılan kent merkezi yani Heykel/Setbaşı civarında yoğun kar ve tipi nedeniyle göz gözü görmüyor!
Trafik tıkalı, araçlar gıdım gıdım ilerliyor.
Lapa lapa yağan kara rağmen dondurucu ve ıslak bir soğuk var.
Bir grup insan Mahfel önünden Heykel’e doğru sloganlarla yürümeye başlıyor:
“Atılan işçiler geri alınsın!”
“Haklıyız kazanacağız!”
“UEDAŞ şaşırma sabrımızı taşırma!”
XXXXXX
Evet, bir grup UEADAŞ işçisi epeydir sürdürdükleri eylemlerini bu kez kentin göbeğine taşıyıp, kamuoyu duyarlılığı yaratmaya çalışıyorlar.
Kar/kış kıyamette işlerinden atılan 16 işçinin geri alınması için çaba gösteriyorlar.
İzleyen basın/medya mensubu sayısı iki…
Köşe yazarı sayısı sıfır…
Polis kameramanı dışında kayıt alan yok!
Duraklarda bekleyen ya da yolda yürüyen halkımız bir an önce sıcak evlerine girmek için acele ediyor.
İşçiler hak arama mücadelesine devam ediyor!
XXXXXXX
21. yüzyılın ilk 14 yılı bitmek üzere…
Uygarlık şafağı atalı iki bin yıldan fazla oldu.
Şehrin-şehirlerin ışıklarından sorumlu UEDAŞ ne yazık ki, bu uygarlık savaşında sınıfta kalıyor.
Kentleri aydınlatmaya çalışıyor ama kendileri karanlıkta kalmış durumdalar.
Bu kurumda çalışan işçiler, en temel insan haklarını yani örgütlenme özgürlüğünü kullanmak için harekete geçiyorlar.
İşçiler DİSK’e bağlı Enerji-Sen’e üye oluyorlar.
Vay sen misin bu sendikaya üye olan 16 işçinin işine son veriyorlar.
XXXXXXX
Hani sendikalar ve örgütlenme özgürlüğü anayasal güvence altındaydı?
Hani uluslararası sözleşmelere göre isteyen her işçi, istediği sendikayı seçme özgürlüğüne sahipti?
Şimdi tam da yeri sormak lazım, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ne iş yapar?
Bu bakanlık çalışanların ve işçilerin sorunlarına sahip çıkılması için kurulmadı mı?
İşçi/emekçi dostu Bakan Faruk Çelik kendi memleketinde yapılan bu haksızlığı/haksızlıkları görmüyor mu?
Yani ille Tayyip Erdoğan gibi mi sormak lazım:
“Eyyy Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, sizin bakanlığınız ne iş yapar?”
XXXXXX
Bu yazının dipnotu: Ergun Gürsoy’un fabrikasında çalışan işçiler sendikalaştığı için işten atılıyorlar, burada sendika değiştirdikleri için aynı akıbete uğruyorlar! Sendikaları yok sayan, örgütlenme özgürlüğü önünde barikat kuran bu kafayla mı Avrupa Birliği’ne gireceğiz?