Bildiğiniz üzere yıllardır “Kim bilir belki hayat düşündüğünüz kadar uzak değildir” diyerek, Dünyanın dört biryanında Uzak Hayatlar programı yapmaktayız.
Program çekimleri için son olarak ziyaret ettiğim Küba için söyleyeceklerim sanırım bir çok Küba hayranını şaşırtacak.
Aslında yolculuğum, önce Paris devamında Dominik Cumhuriyeti, Panama ve ardından Küba olarak gerçekleşti.
Dominik Cumhuriyetini daha öncede gördüğüm için çok heyecanlı değil idim. Fakat Küba’yı görecek olmak çok heyecan vericiydi.
Dominik Cumhuriyetinden kalkan Uçağım yaklaşık bir buçuk saat sonra Küba’nın başkenti olan Havana’ya indi.
Havana’daki Americanas hava limanında daha başladı hayal kırıklığı.
1948 model bir taksi ile yavaş yavaş konaklayacağım otele yol alırken etrafı seyrediyor bir yandan da fotoğraf çekiyordum. Beni hava alanında karşılayan Kübalı genç Alehandro sende diğer turistler gibi davranıyorsun, fakat tamamı giderken anlamsız bir yüz ifadesi ile gidiyorlar, neden olduğunu anlamıyorum dedi.
Şehir merkezine geldiğimde saat akşam altı civarlarıydı. Adıma rezerve edilen otele gittim. Küba’ya gitmeye Dominik Cumhuriyetinde karar verdiğim için otel rezervasyonunda fiyatlara bakmaksızın gittim. Fakat birde ne göreyim gecelik 270 Euro fiyatlar vardı. Allahtan Ülkede eğitimini İstanbul’da tamamlamış Fidel adında bir gencin telefon numarası vardı. Fidel’i aradım ve çok yardımcı oldu beni kiralık bir daireye yönlendirdi, daire hem daha ucuz hem de daha keyifli geldi bana.
ABD nin 1940’lı yıllarda ülkeye gönderdiği arabalar tüm ülke sokaklarında. Adeta bir kapıdan geçiyorsunuz ve o kapı sizi 70 yıl eskiye götürüyor. Sokaklarda rengârenk eski arabalar, bisiklet taksiler, at arabaları harika bir kartpostal aslında Havana sokakları.
Büyük Liderin Heykeli…
Havana şehir meydanında beni çok heyecanlandıran ve sevindiren bir andı aslında. Şehri gezmek için kiraladığım faytonun sahibi olan genç Türk olduğumu öğrendiğinde bana Selamünaleyküm dedi, pek anlam veremedim baştan bu tavrına çünkü çok heyecanlıydı. Biraz sonra Küba’da olduğunu bildiğim ama hemen göreceğimi tahmin edemediğim bir yerde durdu fayton ve işte lideriniz Mustafa Kemal dedi faytoncu. Evet tam karşımda yakın zamanda Dünya’nın en büyük lideri olan, yedi düvele Türkün adını duyuran ecdadımızın kahraman mirasçısı Mustafa Kemal Atatürk’ün heykeli duruyordu çok heyecanlandım ve teşekkür ettim faytoncuya.
Uzatmadan Küba’dan ve halktan bahsedelim artık. Komünizmin bir halk üzerinde bu kadar etkili olabileceği hiç aklıma gelmezdi. Düşünün ki Marketten dairede pişirmek için makarna almak istedim iki makarnadan birisine kasiyer el koydu alamazsınız dedi. Neden dedim yasak cevabını verdi. Bu durum çok ilginç geldi ve araştırdım, ülkedeki kıtlıktan dolayı sadece ana gıda maddeleri var ülkede.
Komünist rejimin sancısı sadece açlık için her işi yapabilecek insanlarla sınırlı değil Küba da. Şöyle ki ülkede sadece birkaç noktada internet erişimi var telefonlar çoğu yerde çekmiyor. Şehirde turistler sürekli kandırılıyor. Ticaret yapmak devlet güvencesi yok ise çok zor.
Tabi bu eleştirileri yaparken yaklaşık altmış yıldır hemen dibindeki ABD nin ambargosuna dayanabilmeleri de büyük bir olay aslında. Fakat halk artık ABD ye direnmemeliyiz diyor öyle ki konuştuğumuz bazı Kübalılar artık dünya ile bütünleşmek teknoloji ile tanışmak istiyoruz diyor.
Bu arada Türkiye’yi de sorduk Küba halkına Son bir aydır ülkede sürekli Türkiye’nin konuşulduğunu öğrendik. Sebebinin Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Küba Ziyareti olduğunu, söylediler. Küba halkı Türkiye çok büyük ve zengin bir ülke imiş çok şanslı bir milletsiniz diyor.
Cumhurbaşkanımızın Küba ziyareti sadece Cami yaptırmak amaçlımı yoksa ABD ye karşı bir dost ülke edinmek mi onu bilemeyiz, ancak görünen o ki halk artık Komünist rejimi de onları yönetenleri de istemiyor Küba’da.