Bursa’da Endüstriyel Kirlilik, Su Ekosistemleri ve Sorumluluk:
Öncelikle söylemek isterim ki kimseyi şahsen hedef almadan yazmak istiyorum, "Bayanlar baylar Bursa'yı ve doğayı yok ediyorsunuz"
Sanayileşme, ekonomik kalkınmanın en önemli araçlarından biri olarak görülmekle birlikte, çevresel etkileri göz ardı edildiğinde doğal kaynakların geri dönülmez biçimde zarar görmesine neden olmaktadır. Türkiye’nin önde gelen sanayi kentlerinden biri olan Bursa’da bu durum, özellikle Nilüfer ve Ayvalı dereleri çevresinde yoğun bir şekilde hissedilmektedir. Başta Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) olmak üzere, organize sanayi bölgeleri (OSB'ler) bu süreçte sorumluluğun önemli bir kısmını taşımaktadır.
1. Nilüfer ve Ayvalı Derelerinde Kirlilik: Mevcut Durum
Nilüfer ve Ayvalı dereleri, Bursa ovası boyunca uzanan ve çevresindeki yerleşim birimlerine yaşam sağlayan önemli su kaynaklarıdır. Ancak bu dereler, çevresinde faaliyet gösteren tekstil, otomotiv ve kimya sanayilerinin etkisiyle ciddi bir endüstriyel atık tehdidi altındadır
Fabrikaların büyük bir kısmı arıtma tesisi kurmakla yükümlü olmasına rağmen, bu sistemlerin ya hiç çalıştırılmadığı ya da yetersiz kapasitede işletildiği tespit edilmektedir.
Bu nedenle, suya doğrudan bırakılan kimyasal atıklar, başta balıklar olmak üzere sucul yaşamı yok etmekte ve insan sağlığını da tehdit etmektedir.
2. Sorumluluk Mekanizmaları: BTSO ve Organize Sanayi Bölgeleri
Sanayi yatırımlarının planlanmasında öncü rol üstlenen Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO), yalnızca ekonomik büyümeyi değil, çevresel sürdürülebilirliği de gözetmekle yükümlüdür. Ancak mevcut tablo, BTSO’nun çevre politikalarının denetim ve yönlendirme açısından yetersiz kaldığını göstermektedir.
Buna ek olarak, Nilüfer, Demirtaş, Kestel ve Gürsu gibi organize sanayi bölgeleri, kendi bünyelerinde bağımsız arıtma sistemlerine sahip olmalarına rağmen, çoğu zaman bu sistemleri ekonomik gerekçelerle devre dışı bırakmakta veya teknik kriterlere uygun işletmemektedir.
Bu durum yalnızca doğayı değil, aynı zamanda sanayinin uzun vadeli sürdürülebilirliğini de riske atmaktadır.
3. Çevresel Etkiler ve Ekosistem Tahribatı
Kirliliğin doğrudan sonucu olarak Nilüfer ve Ayvalı derelerinde balık türlerinin nesli tükenmekte, suda çözünmüş oksijen seviyeleri minimum değerlere inmektedir.
Tarımsal sulamada kullanılan bu sular, aynı zamanda ürünler üzerinden insan sağlığını tehdit etmektedir. Yeraltı sularına karışan atıklar, uzun vadede geniş çevre alanlarında geri dönüşü olmayan zararlara yol açmaktadır.
4. Dünyadan Başarılı Uygulamalar
a. Ren Nehri (Almanya–Hollanda)
1980’lerde Avrupa’nın en kirli nehirlerinden biri olan Ren, arıtma tesisleri zorunluluğu, katı atık yönetimi ve çok taraflı denetimle temizlenmiştir. Sanayi kuruluşlarına ağır yaptırımlar uygulanmış, kamu-özel sektör iş birliğiyle çevresel bir dönüşüm sağlanmıştır.
b. Chicago Nehir Sistemi (ABD)
ABD’de, nehir kirliliğine neden olan sanayi kuruluşlarına yönelik “kirleten öder” prensibi uygulanmış; teşviklerle temiz enerji ve çevre teknolojileri desteklenmiştir. Aynı zamanda vatandaş katılımı artırılmış ve şeffaf veri paylaşımı yapılmıştır.
c. Seul Cheonggyecheon Deresi (Güney Kore)
Betonla kapatılıp yok edilen bir dere, sürdürülebilir şehircilik kapsamında yeniden açılmış ve çevresel rehabilitasyonla temizlenmiştir. Proje, çevre ile sanayi uyumunun simgesi haline gelmiştir.
5. Çözüm Önerileri
Bağımsız Denetim Mekanizması Kurulmalıdır: BTSO ve OSB’ler dışında, çevre mühendislerinden ve akademisyenlerden oluşan bağımsız çevre denetim kurulları oluşturulmalıdır.
Arıtma Sistemlerinin Şeffaf İzlenmesi: Her fabrikanın arıtma tesisinin çevrimiçi olarak izlenebileceği sistemler kurulmalı; veriler halka açık olmalıdır.
Kirleten Öder Prensibi: Çevreyi kirleten tesisler ciddi parasal cezalarla karşılaşmalı, bu kaynak doğrudan rehabilitasyon çalışmalarına aktarılmalıdır.
Teşvik Mekanizmaları: Arıtma teknolojisi ve yeşil üretim yapan sanayicilere vergi indirimi ve düşük faizli kredi teşvikleri sağlanmalıdır.
Dahasını da sizler ekleyebilirsiniz. Öneri çok ama icraat yok malesef.