Sizlere bu hafta Bursa'da ki köşe yazarlarının ne yazdıklarını derlemek istedim. Bakalım kim ne yazmış.
İlk olarak www.16haber.com 'un yazarlarından Necati Kartal'ın yazısına dikkat çekmek isterim!
Cumhuriyetin ilanına giden süreci kendine has üslubu ile yazı dizisi olarak anlatan Necati Kartal bakın neler yazdı.
Efendiler, yarın Cumhuriyet'i ilân edeceğiz-1
"-Pekala yaz!.. Zaferden sonra şekli hükümet, Cumhuriyet olacaktır. "
Mustafa Kemal, bu sözleri, not almak üzere Mashar Müfit Kansu'ya söylediğinde tarih, 8 Ağustos 1919'du.
Ne var ki, 28 Ekim 1923 gecesi Çankaya'da toplanan Hükümet üyelerine bakıp, (hafifçe tabağına vurarark) "Efendiler, yarın Cumhuriyet'i ilân edeceğiz! Türkiye Devleti'nin hükümet şekli Cumhuriyet'tir. Bunu Anayasa'mıza yarınki Meclis toplantısında koyduracağız" dediğinde, ülkenin durumu hiç de iç açıcı değildi.
Ülke 1. Dünya Savaşı'ndan çıkmış, ardından işgale karşı Kurtuluş Savaşı vermişti. Genç ve eğitimli insan kaybı çoktu.
Yokluk, yoksulluk, hastalık, borç ve savaşlardan bitap düşmüş bir halk vardı.
O günkü durumu Atatürk kitabında çok güzel özetlemiş olan Özdil'den bir bölüm aktarayım:
ÜLKENİN SOSYAL VE EKONOMİK DURUMU
Nüfus 13 milyondu, 11 milyonu köyde yaşıyordu. 40 bin köy vardı, 37 bininde okul yoktu. 30 bin köyde cami yoktu.
hastalık bütün ülkeyi kırıp geçiriyordu. Bit'le başa çıkılamıyordu. Beş bin köyde sığır vebası vardı. Hayvanlar kırılıyor, insanlar kırılıyordu.
Bir milyon kişi frengiydi, iki milyon kişi sıtmaydı, üç milyon kişi trahomluydu. Verem, tifüs, tifo salgını vardı. Bebek ölüm oranı yüzde 40'ın üstündeydi.
Dünyaya gelen her iki bebekten biri ölüyordu.
Anne ölüm oranı yüzde 18'di. Her beş anneden biri ölüyordu.Ortalama ömür 40'tı.
Memlekette sadece 337 doktor vardı. Sadece 60 eczacı vardı, sadece sekizi Türk'tü. Sadece dört hemşire vardı, sadece 136 ebe vardı.
ÜLKENİN EKONOMİK DURUMU
Yanmış bina sayısı 115 bin, hasarlı bina sayısı 12 bindi. Komple kül edilmiş köy sayısı binin üzerindeydi.
Ülkeyi yeniden inşa etmek gerekiyordu, kiremit bile yoktu. Limanlar, madenler yabancıya aitti. Demiryollarının bir metresi bile bize ait değildi.
Toplam sermayenin sadece yüzde 15'i Türk'tü. Osmanlı'dan ayakta kala kala dört fabrika kalmıştı: Hereke ipek, Feshane yün, Bakırköy bez, Beykoz deri.
“Sanayi" denilen işletmelerin yüzde 96'sında motor yoktu. 10'dan fazla işçi çalıştıran sadece 280 işyeri vardı. Bunların da 250'si yabancılarındı.
Kişi başına milli gelir 45 dolardı.
Elektrik sadece İstanbul, İzmir ve Tarsus'ta vardı. Güya vardı demek daha doğru olur. Çünkü elektrik üretimi sadece 50 kilovatsaattı.
Dört mevsim kullanılabilen karayolu yoktu. Otomobil sayısı sadece bin 490'dı. Sadece dört şehirde özel otomobil vardı.
Traktör sayısı sıfırdı, biçerdöver sayısı sıfırdı. Ayçiçeği üretimi yoktu, şeker üretimi yoktu.
Yazının Devamı
İkinci yazarımız ise www.enbursa.com 'un yazarlarından Yüksel Baysal!
Bugüne kadar yazdıkları ile tüm ülkede gündem olma başarısı gösteren Baysal'ın bu yazısında Nilüfer Belediyesi'nin İki Önemli İcraatı anlatılmış. İşte Baysal'ın yazısı...
Nilüfer Belediyesi’nin iki önemli icraatı!
Nilüfer Belediyesi son dönemde iki önemli satın almaya imza attı.
Biri, Nilüfer Belediyesi’nin altındaki otoparkın Belediye bünyesine geçmesiydi.
Bu otoparkı Yaşar Poyraz yap-işlet-devret yöntemiyle yaptı; bir süre işletti, bu yılın sonunda da devredecek.
Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin Halkevi civarında Hazine’ye ait arazi üzerine yaptığı ve girilenden ücret alınmayan otopark nedeniyle Yaşar Poyraz ciddi sıkıntı içine girmişti.
Yasal bazı yükümlükler nedeniyle Nilüfer Belediyesi malını geri almak zorunda kaldı.
***
İkincisi Ekrem Pamuk’un işlettiği Plaza 16’nın Nilüfer Belediyesi’ne geçmesine karşılık 8 dönümlük Asya Spor Tesisleri’nin Pamuk’a devredilmesiydi.
Devir işleminin ardından Ekrem Pamuk, burada konut yapmak için harekete geçti.
Ve bölgedeki bazı ağaçları kesti.
Çevredeki vatandaşlar duruma tepki gösterdi, Nilüfer Belediyesi’ni aradı.
***
Konuyu hem Nilüfer Belediyesi yetkililerine hem de Ekrem Pamuk’a da sordum.
Pamuk, “Benim tapulu arazim. Orada rezidans yapacağım. Ağaçları da ben dikmiştim. Plan nedeniyle mecburiyetten ağaçlar kesilecek” dedi.
Nilüfer Belediyesi yetkilileri de “Özel mülk haline geldiği için ağaç kesimi konusunda bir işlem yapamadık” dedi.
***
Ekrem Pamuk ağaç kesmekte haklı mıdır, haksız mıdır bir yana, esas sorun Nilüfer’de bir yeşil alanın daha betonlaşacağı gerçeğidir.
Nilüfer Belediyesi Plaza 16’yı ve Nikah Salonu’nu geri alarak doğru bir iş yaptı.
Çünkü fiyatlar uygun olmadığı için Nilüfer’in nikahları bile diğer ilçelere kayıyordu.
Ancak, Asya Spor Tesisleri’ndeki belediye hisselerinin devredilmesi, orada ağaçların da kesilmesi vatandaşları üzdü.
Keşke başka bir formül bulunabilmiş olsaydı.
Örneğin hiç olmazsa ağaçlar sökülüp başka yere dikilemez miydi?
BAŞKAN TURGAY ERDEM NE DEDİ?
Enbursa.com ekibi olarak Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem’i ziyaretimiz sırasında her iki konuyu kendisine sordum.
Otopark’a ilişkin olarak yer sahibi Milli Emlak’a 300 bin lira kira ödediklerini belirterek, “Özel işletme olduğu için sesimizi çıkaramıyorduk. Ancak şimdi belediyeye geçti. Milli Emlak’a kiranın düşürülmesi için yazı yazdık. Otoparkı ilk yarım saati ücretsiz yapacağız. Sonra da saat başına 2 lira alacağız. Otopark pahalı deniliyordu. Biz hem bunun önüne geçtik hem de işletmecinin açtığı davayı geri çekmesini sağladık” dedi.
Bursa'nın önemli medya kuruluşu olan Olay Gazetesinin baş yazarı Ahmet Emin Yılmaz ise köşesinde, eski Ak PArti milletvekili Sedat Kızılcıklıyı konuk etti. İşte Ahmet Emin Yılmaz'ın yazısı...
Kızılcıklı’dan çarpıcı sistem gözlemi: Halkın talepleri yukarı ulaşamıyor!
Sohbet ederken… Söz döndü, dolaştı siyasetin beklentileri karşılama ve sorun çözme noktasında yaşanan tıkanıklığa gelince “Ne değişti?” diye sorduk.
İnegöl İlçe Başkanlığı’ndan gelip 2002 ve 2007’de iki dönem AK Parti Bursa Milletvekili seçilip parlamentoda görev yapan Sedat Kızılcıklı da deneyimleri doğrultusunda gözlemini paylaştı:
“Milletvekilleriyle Bakanların arasındaki mesafe açıldı.”
Bu durumu şöyle açıkladı:
“Kabine üyeleri, yani Bakanlar önceden Meclis’ten, milletvekillerinin arasından seçilirdi. O nedenle Bakanlar sürekli Meclis’te olurlar ve milletvekilleriyle görüşürlerdi.”
Ardından…
“Şimdi kabine Meclis dışından atanıyor. Çok azının siyasi geçmişi var. Vatandaş birçok Bakan’ın adını bilmiyor” dedi ve ekledi:
“Bu durum sistemde sıkıntıya yol açıyor. Çünkü, milletvekili-Bakan arasında mesafe açıldığı için halktan gelen talepler yukarı ulaşamıyor.”
İşaret ettiği sorun şu:
“Vatandaş en hızlı ve kolay milletvekiline ulaşıyor, ama maalesef o yukarı iletemiyor.”
Şuna da dikkat çekti:
“Hiç Meclis’te olmamış bir Bakan’ın atadığı bürokratlar da maalesef öyle oluyor. Vekillerin bürokrasi bağı da azaldı.”
Düşüncesi şu:
“Bakanların Meclis’e karşı sorumluluğunu artıracak düzenlemeler yapılması bekleniyor. Ya da, Bakanların çoğunluğu siyasetten gelmeli.”
Bu noktada…
“Cumhurbaşkanımız siyasetin her kademesinde görev yaptığı için işleyişi çok iyi biliyor, ama kabinenin yüzde 60-70’i habersiz” deyip şunu vurguladı:
“Şu an Cumhurbaşkanı’na ulaşmak bakanlara ulaşmaktan daha kolay.”
Bir de…
Öngörüye dayalı analiz yaptı:
“Sayın Cumhurbaşkanımız geçenlerde 3 yıllık icraatını açıklarken ‘Biz yaptık oldu demeyiz, her türlü teklife açığız’ dedi. Bu sözü, bir çok yeni hamle ve düzenlemenin habercisi. Cumhurbaşkanlığı seçim barajının yüzde 40’a inmesi bile gündeme gelebilir.”
Yerel yönetimlerde 2023 hedeflerini konuştular
2019 yerel seçimini üzerinden 1.5 yıl geçti, 2024 yerel seçimine 3.5 yıl kaldı.
Bu nedenle…
Yazının Devamı