Şu Ülkenin Haline Bak
Bundan yıllar yıllar önce ilk cinayet işlendiğinde Karun da kendince haklıydı.
Kendisine rakip istemiyor, önüne ne gelirse ezip geçiyordu.
Hal öyle bir duruma geldi ki kardeşini hiç gözünü kırpmadan öldürdü ve yaradılışa aykırı ve kesin olarak Öldürmeyeceksin emrine uymadı.
O günden sonrada cinayetler durmadı aradan binlerce yıl geçti ve bugün yine her yerde ölüm kol geziyor.
Ülkemizin dört bir yanında ölümler yaşanıyor.
Kendi telaşımıza düştük hep.
Daha iyi bir ev, daha fiyakalı bir araba ve daha neler neler.
yanı başımızda olan bitene sadece haber bültenlerinde veya sosyal medya sayfalarında görüp üç veya beş dakikalığına lanet okuduk ölüme ve onun sebeplerine.
Size ölüm bazıları için kurtuluş desem ne derdiniz acaba.
Her gün her sabah çocuklarının gözüne bakıp bir kaç gün içerisinde öleceklerini bilerek yok bir şey yavrum diyen babaları, sanki her şey normalmiş numarası yaparak bomba seslerini bir hikayenin parçasıymış gibi ninnilerine katan anneleri düşündükçe ulan yalan dünya hay senin .... diyesi geliyor insanın.
Sonra dönüp ülkenin haline bakıyorsun, gördüğün manzara aynen şu oluyor.
Yüzü gülen insanlar, her sabah akşam bir koşuşturma. harekette bereket var mantığı ile bir umudun peşinden koşuşturan insanlar.
Akşam olur eve gider ve işsizliğin yoksulluğun ve umutsuzluğun cezasını ömrünü ona adamış kadınına keser.
Keser dediysek gerçekten keser, bazen döver darp eder, bu durum bazı kadınlar için şükür meselesi oluvermiş. çok şükür bugün sadece iki yumruk attı rahat uyuyabilirim der gibi çocuklarına sarılarak güç alır kadın.
Aslında gençler içinde durum farklı değil.
Bir kafe de sevgilisiyle buluşacak olan genç delikanlının aniden işi çıkar hayatım çok önemli bir şey oldu sonra buluşalım diyerek arar genç kızı, eli pantolonunun sağ cebinde yoklama yapar, ama nafile bulamaz sevgilisine gidecek yolun anahtarını, ya sevgilime çay ısmarlamak zorunda kalırsam ne yaparım der ve çok sevdiğine değer verdiğine yalan söyleyerek devam geçer gider günleri.
Birde eğitimciler var tabi.
Onların parayla çok dertleri olmaz işçiler gibi.
Devlet memuru olmanın her zorluk yanında bir de her ayın on beşi gibi bir rahatlıkları vardır.
Onların derdi de yaşanan tüm olumsuzlukları üzerinden atmak isteyen öğrenci velilerinin ve başarısız ve sorumsuz devam eden eğitim hayatının cezasını öğretmenlere kesen öğrencilerin stresini topu haline gelmeleri, en büyük dertleri.
Dert dediysek darp da var...
Bir öğretmene çocuğunu teslim eden veli hocam eti senin kemiği benim değip çocuğuna göz dağı vererek başarılı ve saygılı olmasını tembihlerdi.
Şimdiyse neyse ya burasını anlatmak ülkemizi daha karanlık yarınlar beklediğini hissettirecek bana hadi eyvallah siz de düşünün işte karalayın bir şeyler.. saygıyla ve sevgiyle kalın.